Alvaro Mutis, başlangıçta hikayeyi Gabriel Garcia Márquez'e anlatma ve yazdırma düşüncesine kapılır, ancak dileği gerçekleşmez. Sonunda, hikayeyi kendi kaleminden ifade etmeye karar verir.
Gizemli kargo gemisi Tramp Steamer ile dünyanın farklı noktalarında tam dört kez tesadüfen karşılaşır. Aslında tesadüf gibi görünse de, Mutis, tesadüfün kuşkulu doğasına vurgu yaparak kaderin ağlarını önceden ördüğüne inandığını belirtir.
Gemi, Mutis'e göre sadece bir taşıyıcı değil, aynı zamanda insanlığın acımasızlığına ve hırsına karşı direnen bir sembol, hatta sefalete ve çürümeye dair bir metafor ..
Geminin kaptanının anlattıklarıyla ortaya çıkan ise bir yüreğin zarafeti. Bulunduğu toplumun kurallarına karşı kendi arayışını sürdüren bir kadınla olan ilişki ..
Mutis'in dilindeki incelik ve betimleme azmi, hikâyeye bağlılık hissini arttırıyor, belki de yakınlığı..
Kaç kişi keşfetti bu kitabı, kaç kişi okudu ve beğendi, bilemem, ama ben çok beğendim. Ne Mutis ne de Márquez gibi anlatamam, arkadaşlar, en iyisi bir de siz kitabı okuyup değerlendirin