1924 yılında Şili'de bir şiir kitabı yayımlanır. Kitabın sahibi henüz 20 yaşında, sefil bir öğrencilik hayatı yaşayan, Santiago'da yoksulların kaldığı bir pansiyonda ikamet ederek Fransızca eğitimi alan bir şairdir. Adı; Pablo Neruda. Daha üniversitedeyken kitabı çıkmış bir şair olarak balkonunda batan güneşin kızıllığından aldığı ilhamla, gecesini gündüzüne katarak şiirler yazmaktadır. 40 yıl sonra başka bir eserinde o sefil günleri için şunları söyleyecektir:
"Maruri bir sokak... Karşı karşıya değildi evler, sevmezlerdi birbirlerini, yine de yan yanaydılar.
Duvar duvara, fakat pencereleri bakmazdı sokağa, konuşmazdı,
öyle sessizdiler.
Bir kağıt uçuyor havalanır gibi ağaçtan
kışın kirli bir yaprak
. Akşam bir kızıllığı tutuşturuyor. Kaygı içinde
yok oluveren bir ateş boşaltıyor gök. Kara sis balkonları örtüyor.
Açıyorum kitabımı. Yazıyorum sanarak kendimi çukurunda bir maden ocağının, bir ıslak bırakılmış dehlizde.
Biliyorum ki şimdi kimse yok evde, sokakta, acı kentte...
Bir mahkûmum açık kapısının önünde, açık dünyanın önünde, akşam alacasına şaşkın gamlı bir öğrenciyim. Çıkıyorum işte o zaman şehriye çorbasına ve iniyorum ardından yatağa ve yarına."
Melankolinin yanında yaşama sevgisi de barındıran bu kitap Pablo Neruda'nın ilk şiir kitabı... Neruda adını dünyaya ilk duyuran kitap... 20 yaşındaki bir gencin yürek çarpıntılarının dizelere döküldüğü eser... Sonraki ustalık eserlerinin temeli olma özelliği de taşır. Kadın, hüzün, tabiat ve ölüm temalarının yaşatıldığı eser, tüm şiirseverlerin ilgisini ve beğenisini kazanacaktır eminim.