“nerde o eski İstanbul " sanırım kitabın teması bende bu cümleyi uyandırdı.
Baş kahramanımız Mevlütün hikayesi köyünden babasıyla beraber para kazanmak ve okumak için İstanbula gelmesiyle başlıyor. Mevlütün gençliğini okul hayatını en ince ayrıntısına kadar anlatmakta. Amcasının oğlunun düğününde gördüğü kıza vurulan Mevlüt tam 3 sene boyunca ona mektuplar yazdı ve sonra onu köyünden kaçırdı. Ama bu işte bir tuhaflık vardı fakat Mevlüt hayırlısı diyip kaderine boyun eydi ve İstanbula geri dönerek evlendiler.
Hayatı boyunca ekmek parası için hiç durmadan Çalıştı (yoğurtculuk, bekçilik, pilavcılık, bozacılık) yaptı. Ama her işten vazgeçti bozacılıktan vazgeçmedi. Bende sokakta boza satılan zamanlara yetişip görüp tattığım için çok şanslıyım sanırım. Kışın pencerede pozacının zil sesini duymayı beklediğim zamanları büyük bir özlemle hatırlıyorum. Hayat Mevlüt'ü oradan oraya savurdu. Gözünün önünde her gecen yıl değişmekte olan İstanbul'a ve İstanbul sokaklarına ayak uydurmak zorunda kaldı. Ama hiç bir zaman İstanbul dan bozasından ve hayel kurmaktan vazgeçmedi.
Kitapta tarihi bir çok olayada yer verilmişti. (askeri darbeler, 99 depremi, ikiz kuleler) gibi benim gibi bu tarz konulara da meraklıysanız keyifle okuycanızı garantilerim.
Okadar çok şey değişim gidiyor ki bazen bu akışın hızına kendimizi kaptırıp farkına bile varmıyoruz yada işimize gelmiyor orası ayrı. Bol kitaplı günler