1. Karamazov Kardeşler | Fyodor Dostoyevski
2. Yeraltından Notlar | Fyodor Dostoyevski
3. Savaş ve Barış | Lev Nikolayeviç Tolstoy
4. Kroyçer Sonat | Lev Nikolayeviç Tolstoy
5. Madam Bovary | Gustave Flaubert
6. Aşk Üzerine | Stendhal
7. Kayıp Zamanın İzinde | Marcel Proust
8. Körleşme | Elias Canetti
9. Bulantı | Jean Paul Sartre
10. Yabancı |
Yeni yıla giriş yapmamızla birlikte her ay 2 kitap okuyup 1 film izlediğimiz ve bunlar üzerine tartıştığımız Alıntılarla Yaşıyorum okuma grubunda da yeni yıla giriş yapıyoruz. 🤓
Telegram grubumdaki okurların kitap önerileri ve oylamalarıyla birlikte seçilen 2022 kitap programımıza göre, ocak ayında Knut Hamsun kitapları okuyarak bir İskandinav
Adından da kolayca anlaşıldığı gibi açlık üzerine bir kitap bu. Eh, konu basit… Açlık… Hepimiz biliriz açlığın ne demek olduğunu, bir sebeple deneyimlemişizdir bile. Hatta iş konuşmaya gelince sebepleri nedir, açlık ve yoksulluk nasıl engellenir, kimin ne yapması gerekir; mutlaka fikrimiz vardır. Ama acaba gerçekten biliyor muyuz açlığın ne demek
AÇLIK
Merhaba sevgili dostlarım, bu incelememi tokken okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Tok açın halinden anlamaz derler ya hani, aslında tok kendi tok halinin kıymetini bilmediğinden anlamaz açı, bazen o kadar güzel doymaz ki aç olmadığı halde yer de yer tok insan. Kendisi toktur ama ne fayda açtır gözleri, doymak bilmez obur iştahı.
Behçet Necatigil 'in çevirmenliğini yaptığı bu kitabın önsözünde
Knut Hamsun 'un hayatını anlatıyor. Önsözde şöyle bir kısım dikkatimi çekti: ''Gjövik'te bir salon kiralandı, konferansın konusu ilan edildi: August Streindberg üzerine bir konferans verilecekti! Bir yol işçisi, bir kum ocağı kahyası, edebiyatın şakaya gelmez konusu
Bazı kitaplar vardır vermek istediğini size iliklerinize kadar hissettirir. Mesela Jack London-Ateş Yakmak 'ta bir türlü ateş yakamadığınız için donacağınızı hissedersiniz. Veya Tolstoy-Efendi ile Uşağında elleriniz donar. Allan Poe-Kuyu Ve Sarkacında ışığa dair tüm umutlarınızı yitirirken zindanın ıslaklığını hissedersiniz. Bu eserdede açlığı hissedip sizde talaş kemiriyormuş gibi hissedersiniz. Dil ve anlatım bu yönde çok başarılı ve yerinde olmuş. Atmosfer ve duygular kolayca size geçiyor.
Eserin arka planına baktığımız büyük bir ahlak paradoksu karşımıza çıkıyor. Onuru ve açlığı arasında gidip gelen ana karakterimiz zaman zaman tanrıya şikayet ve serzenişlerde bulunuyor. Ayrıca karakterin yoksul olmasına rağmen tutumlu olmaması ve kazandığı parayı har vurup harman savurması sizi de deli edecektir. Eserin bazı kısımlarında ana karakterin başka karakterler üzerine olan düşünceleri sizi de düşündürüyor. Özellikle ahlak ve din kapsamında cevabı olmayan sorulara sizi yöneltiyor. Ahlak birey için mi önemlidir yoksa toplum gözünde ahlaklı görünmek mi önemlidir?