Kocaların da akılda tutmaları gereken şey,kadınların da onlar gibi beş duyusu olduğudur.Kadınlar da onlar gibi görür,koku alır,onlar gibi tatlıyı,ekşiyi ayıracak damak zevki vardır.Bizi başkalarına değiştirdikleri zaman yaptıkları nedir?Eğlenmek mi?Öyle galiba.Bundan zevk duyuyorlar mı?Elbette duyuyorlar.Öyleyse yanıltan zaafları mı?Evet.Ya bizim erkekler gibi zevk alma duygumuz,eğlence isteğimiz,zaafımız yok mu?
Paralel evrenler teorisine inanıyor musun?" Ash'in yüzünün gerilerek tebessüm moduna geçtiğini gördü. Bu tam ona göre bir sohbet konusuydu. "Evet, inanıyorum galiba." "Ben de. Yani, sonuçta bilim söylüyor, değil mi? Bilimkurgu hastası bir fizikçinin. "Hey, paralel evrenler süper. Onlarla ilgili bir teori oluşturmalıyız, deyip ortaya attığı bir şey değil." "Evet," dedi Ash. "Bilim, süper görünen şeylere itimat etmez. Bilimkurgu kokan şeylere de. Bilim insanlarının çoğu şüphecidir." "Aynen öyle ve buna rağmen fizikçiler paralel evrenlere inanıyor." "Çünkü bilim bunu gerektiriyor, değil mi? Kuantum mekaniği ve sicim teorisi, çoklu evrenler olması gerektiğini apaçık gösteriyor. Hem de çok fazla sayıda evren olduğunu." "Peki sana başka hayatlarımı da denediğimi ve galiba bu hayatta karar kılacağımı söylesem, ne derdin?" "Delirdiğini düşünürdüm. Ama yine de seni severdim." "Ama denedim. Ben birçok hayatı deneyimledim." Ash gülümsedi. "Süpermiş. Beni bir kez daha öptüğün bir hayat vampeki?" "Ölen kedimi gömdügün bir hayat var." Ash güldü. "Çok iyiydi, Nor. Sayende kendimi normal biri gibi hissediyorum." Ve konu burada kapandı.
Sayfa 237Kitabı okudu
Reklam
"Ne okuyorsun?" dedi eliyle kitabımı işaret ederek. Kitabı gösterdim. Vietnam Savaşı'ndan sonraki Sino-Viet­nam sınır çatışmalarının hikayesi. Şöyle bir çevirip baktı ve geri verdi. "Artık roman okumuyorsun?" "Okuyorum ama eskisi kadar değil. Yeni çıkan romanlar­dan haberim yok. Sadece eski romanları, genelde de on doku­zuncu yüzyılda yazılanları seviyorum." "Yeni romanlarla neden aran yok?" "Galiba hayal kırıklığına uğrayacağımdan korkuyorum. Beş para etmeyen romanları okuyunca boşa vakit harca­dığımı hissediyorum. Her zaman böyle değildim aslında. Ön­celeri bol bol zamanım vardı, işe yaramadığını düşündüğüm romanları bana bir şeyler katar diye okurdum yine de. Şim­di daha farklı. Yaşlanıyorum galiba." "Aslında evet, yaşlandığın doğru" dedi afacan bir gülümse­meyle. "Peki ya sen? Eskisi gibi bol kitap okuyor musun?" diye sordum. "Evet, her zaman. Yeni kitaplar, eski kitaplar. Romanlar ve diğer şeyler. Boş kitaplar, hoş kitaplar. Muhtemelen bu konu­ da senin tersinim -zaman öldürmek için de okuyabiliyorum."
DESDEMONA Dünyada böyle bir kadın olduğunu sanmam. EMILIA Vardır, hem de düzinelerce . Elde etmek için uğrunda çırpındıkları dünyayı tıklım tıklım dolduracak kadar çoktur bunlar. Ama bence kadınlar yanlış yola sapıyorlarsa kabahat kocalarındadır. Kocalık görevlerinde üşengeç davranırlar, bizim hazinelerimizi yabancı kucaklara dökerler. Ya da çocukça kıskançlıklara kapılır, bizi baskı altında tutarlar ya da ne bileyim, döverler. O da olmadı mı, sırf inattan verdikleri cep harçlığını azaltmaya kalkarlar Ee, bizim de tepemiz atar; ince filanızdır, ama kindar bir tarafımız vardır. Kocaların da akılda tutmaları gereken şey, kadınların da onlar gibi beş duyusu olduğudur. Kadınlar da onlar gibi görür, koku alır, onlar gibi tatlıyı ekşiyi ayıracak damak zevki vardır. Bizi başkalarına değiştirdikleri zaman yaptıkları nedir? Eğlenmek mi? Öyle galiba. Bundan zevk duyuyorlar" mı? Elbette duyuyorlar. Öyleyse, yanıltan zaafları mı? Evet. Ya bizim erkekler gibi zevk alma duygumuz, eğlence isteğimiz, zaafımız yok mu? Bize iyi davransınlar öyleyse; yoksa bilsinler ki bize yanlış yolu gösteren kendi yaptıkları yanlışlarıdır.
Zamanın birinde ailesinden şikâyet eden bir adam yaşarmış. Bu adam ailesinin kendine cok eziyet ettiğini düşünüyormuş. Gördüğü eziyetten o kadar bıkmış ki bir gün tasını tarağını toplayip evinden ayrılmaya karar vermiş. Nereye mi gidecekmiş? Her seyin ve herkesin güzeller güzeli olduğu cennete. Bir bilgeye sormuş, 'Cennetin yolu ne tarafa düşer?' diye. Bilge ona 'Şu istikamette çok ama çok uzun süre yürürsen cennetin yolunu bulacaksın' demiş. Adam aylarca yürümüş ama cennetten bir iz, bir koku bulamamış. Yolunu kaybetmemek için, gecelediği her handa, pabuçlarının ucunu gideceği istikamete doğru çevirirmiş. Bir gece konakladığı handa muzip biri çıkmış, adamin pabuçlarını ters yöne çevirmiş. Adam yine aylarca seyahat etmiş, sonra giderek bir seyleri geçmişinde gördüklerine benzetmeye başlamış. 'Galiba,' demiş, 'cennete geldim. Fakat bu cennet ne kadar güzel, ne kadar da benim köyüme benziyor. Köyümün neredeyse tıpatıp aynisı ama onun kötü taraftarı yok burada. Yürüdükçe evine gelmiş, ‘A demiş, ne kadar da benim evime benziyor cennetteki şu ev. Ama eski evimin kötü taraflanı yok burada. Karısıyla karşılaşmiş sonra. Cennetteki karım ne kadar güzel' diye düşünmüş, hiç de eski karımın huyları yok onda. Buradaki çocuklarım nasil da iyi çocuklar, cennet meğer ne farklıymış.’
Anlamak çok zordu bu ülkeyi..
Peter bir ayı aşkın süredir bu garip, şaşırtıcı, çılgın, hüzünlü ve çelişkilerle dolu ülkeyi geziyordu. Daha önce hiç böylesine değişik yaşam biçimlerini bir arada barındıran bir ülkeye gitmemiş olduğunu düşündü. Şu trende oturan insanların bile aynı ulustan olduğunu söylemek zordu ki kendisi daha neler görmüştü. Güneydoğu'da PKK ile Türk
Reklam
234 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.