Ama ben kadınların kötü yola düşmelerinin, Kocalarının suçu olduğunu düşünüyorum. Kocalık görevlerini ihmal ederler. Yabancıların kucaklarına dökerler hazinelerimizi, Ya da çocukça kıskançlıklara kapılırlar, Baskı altında tutarlar bizi; hatta döverler, İnadına önceden verdiklerini azaltmaya kalkarlar. Eh, bizim de huysuzluk damarımız var. İnce ruhlu filanız. Ama, biliriz intikam almasını da. Kocaların aklından çıkarmamaları gereken bir şey var. Kadınların da onlar gibi beş duyusu olduğu... Koku alırlar, görürler Ve tıpkı onlar gibi, tatlıyı da ekşiyi de hissederler. Bizi başkalarına değiştikleri zaman yaptıkları şey nedir peki? Eğlence mi? Sanırım öyle. Heves mi duyarlar? Galiba evet. Zaafları mı yanıltır onları? Elbette. Ama ya biz? Bizim de erkeklerinki gibi heveslerimiz, zaaflarımız yok mu, Eğlence arzusu duymuyor muyuz? Öyleyse bizi hoş tutsunlar: Yoksa bilsinler ki bizi yanlış yola iten, Kendi yaptıkları yanlışlardır.
Bir ülkede demokrasinin tekniklerini teşvik etmek o ülkeyi demokrasi yapmaya yetmiyor.Bir ülkede demokrasinin yerieşebilmesi için mutlaka liberal değerlerin yerleşmiş olması, yaygınlaşmış olması gerekiyor. Bu gerçek açısından bakıldığında Türkiye'nin, Türkiye demokrasisinin temel problemüıin ne olduğunu galiba çok rahat teşhis edebiliriz. Demokrasi tartışmalarında ihmal edilen bir diğer konu da piyasa ekonomisi ile, özel mülkiyet,demokrasi arasındaki kopartılamaz ilişkidir. Sözü uzatmaya gerek yok. Dünya tarihi piyasa ekonomisi adını verdiğimiz sisteme veya buna yakın bir sisteme sahip olmayan tek bir demokrasi görmemiştir. Piyasa ekonomisi elbette demokrasinin yeterli şartı değildir. Ama gerekli şartıdır. Bir yerde piyasa ekonomisinin olması demokrasiyi garanti etmez. Ama olmaması demokrasinin olmayacağını garanti eder.Bu çerçevede de özel mülkiyete bilhassa dikkat etmek mecburiyetindeyiz. Özel mülkiyet özgürlüğün garantörüdür. Özel mülkiyetİn korunamadığı bir yerde özgürlüğün korunması hayaldir. O yüzden, bir ülkede sadece seçmen yaşının veya seçilme yaşının aşağıya çekilmesi değil, özel mülkiyetİn yaygınlaştırılması da demokrasinin güçlendirilmesi demektir Keza, piyasa ekonomisinin varlığı bugün demokrasinin gerekleri arasında saydığımız sivil toplumun ortaya çıkması için de elzemdir.
Reklam
Başımda pek fena bir dert var! Annem gelecek diye bir ev tutmuş ve bir sene kontrat yapmıştım. Annem gelmedi. Ben de bomboş bir evde, bu soğukta daha fazla oturamadım. Başka bir yere çıktım. Fakat evin kontratını feshedemedim. Boş eve ayda 23 lira vermek lazım gelecek galiba. Mahkemelerde dolaşacağız. Ben böyle şeyleri hiç beceremem. Bir avukat da tutamadım, fena hâlde üzülüyorum. Hasta olduğuma dair aldığım rapor bile fayda etmiyor. Kanunlar mülkiyetin yüceliği üzerine inşa edildiği için yalnız mülk sahipleri ve yalnız onların menfaatleri düşünülerek yapılmış. Bir kurtuluş çaresi yok. Evi bir başkasına da kiralayamadım. Müşteri arayamıyorum. Böyle şeylerle uğraşamıyorum ki... Galiba enayi gibi para vereceğim. Bu vaka bana hayatın ne kadar acemisi olduğumuzu, bu çirkef burjuva cemiyeti içinde nasıl eli kolu bağlı olarak bulunduğumuzu anlattı.
Sayfa 192 - YAZAR: SABAHATTİN ALİ, [Flora Yayınevi, Yayına hazırlayan: Tunç İlkman]Kitabı okudu
Geçtiğimiz günlerde dışarda yaptığımız bir kahvaltı ve gezinti sonrası, Nur arabada "Baba beni şuraya götür ama ikimiz gidelim. 'Parka gidelim, havuza gidelim...' diye bir dolu istek sıraladı ağlayarak. Bu arada eşim "Ama şimdi bir yerlerden dönüyoruz" diye isteklerini yapamayacağını anlatmaya başladı Nur'a. Bu sırada arabadaki diğer sakinler de Nur'u ikna etmeyi hedefleyen cümleler kurmaya başladılar. Nur daha da sinirlendi söylenenlere. Kızgın olduğunu belli eden cevaplar verdi, ağlamaya devam ederek. O an döndüm ve "Nurcum babanı çok özlüyorsun ve onunla başbaşa olmak istiyorsun galiba" dedim. Sanki sihirli bir söz söylemişim gibi "Evet" dedi ve biraz önceki ruh hali sakinliğe dönüştü. Ve o noktadan sonra sakince sohbete devam etti. Eve geldiğimizde de hiç bu konu açılmadı. Çünkü tek derdi duygularının anlaşılmasıydı ve bu tüm yapmak istediklerinden kıymetliydi. Duygularımı Fark Ediyorum (Tugba Akbey Inan- Rabia Gülcan Kardaş Cezve Yayınları 2017) isimli masal serisini, çocukları anlamanın önce onların hislerini anlamaktan geçtiğinin altını çizmek için hazırlamıştık. Bir kez daha görüyorum ki, yargılanmadan dinlenmek ve anlaşılmak bir çocuk için çok kıymetli. Pahalı oyuncaklardan bile...
Bence kadınlar yanlış yola sapıyorlarsa kabahat kocalardadır. Kocalık görevlerinde üşengeç davranırlar, bizim hazinelerimizi yabancı kucaklara dökerler. Ya da çocukça kıskançlıklara kapılır, bizi baskı altında tutarlar ya da ne bileyim, döverler. O da olmadı mı, sırf inattan verdikleri cep harçlığını azaltmaya kalkarlar. -Ee, bizim de tepemiz atar, ince filanızdır, ama kindar bir tarafımız vardır. Kocaların da akılda tutmaları gereken şey, kadınlarında onlar gibi beş duyusu olduğudur. Kadınlar da onlar gibi görür, koku alır, onlar gibi tatlıyı ekşiyi ayıracak damak zevki vardır. Bizi başkalarına değiştirdikleri zaman yaptıkları nedir? Eğlenmek mi? Öyle galiba. Bundan zevk duyuyorlar mı? Elbette duyuyorlar. Öyleyse, yanıltan zaafları mı? Evet. Ya bizim erkekler gibi zevk alma duygumuz, eğlence isteğimiz, zaafımız yok mu? Bize iyi davransınlar öyleyse, yoksa bilsinler ki bize yanlış yolu gösteren kendi yaptıkları yanlışlardır.
Bir dahaki sefere, size yakın insanlar kendilerini mutsuz hissettiğinde, endişelerini fikir yürüterek gideremeyeceğinizi unutmayın. Kendilerini hemen korkularından kurtarmaya çalışmak yerine, hissettiklerini sabırla geri yansıtın. Yapmak istemedikleri bir şeyi niçin yapmalan gerektiğini kendilerine açıklamaya çalışmak yerine - bu sadece
Reklam
242 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.