Çok uzun süre sonunda korkuların karanlıktan doğmadığını anladım. Korkularla yıldızlar gibi hep oradaydılar. Onları fark edemeyişimin nedeni ise sadece gün ışığıydı. Etrafındaki bu geçici parlaklık. Ama nihayetinde içine hapsolduğum bu karanlığı sonunda anladım. Şu yerküre üzerinde dünyanın en yalnız canlısı gibi hissetsem de yıllardır biriktirdigim tüm acı ve korkuların beni hiçbir zaman yalnız bırakmadığını fark ettim. İşte beni dönüştüren bu acımasız gerçek oldu. O kadar uzun süre karanlığa bakınca, karanlıkta artık bana bakmaya başladı. Tüm hayatım boyunca canavarlarla çarpışan beni bir canavara dönüştüren ne yazık ki bu kısır döngü. Eskiden fikirlerle dolu beynimin içinde kalan tek şey acı. Hiçbir hücremin asla alışmadığı sonsuz bir acı. Ama bu acılar tıpkı doğum yapan bir kadının sancısı gibi. Doğacak olan her düşüncem için bu acılara katlanmak zorundaydım. Çünkü acı çekmek öğrenmenin ve gelişmenin en önemli motivasyonudur.