Eski Efkâr kentinde, iki bilge yaşıyordu. İkisi de birbirinin bilgisini hor görüyor ve küçümsüyordu. Biri tanrıların varlığını yadsıyor, öbürü buna inanıyordu.
Bir gün, pazaryerinde karşılaştılar; yandaşlarının ortasında, tanrıların varlığı ya da yokluğuyla ilgili kanıtlarını öne sürdüler.
Saatlerce tartıştıktan sonra, birbirinden ayrılıp uzaklaştılar.
O akşam, tanrılara inanmayan, tapınağa gitti; sunağın önünde diz çöküp, geçmişteki dik kafalılığını bağışlamasını istedi tanrılardan.
Ve aynı saatte, öteki bilge, tanrıların varlığını savunan adam, kutsal kitaplarını yaktı. Tanrıtanımaz olmuştu.
Gerçek bilge, kasları yükseklere çıkmaya yatkın olan, buna karşılık, dünyaya dair bildiklerinden dolayı, çıkmayı reddeden kişidir. Gönlünde bütün dağlar onundur; durduğu yerden bütün vadilerin sahibidir.
“Hâlbuki bilge bir kişi sadece söylenmiş bir hükümle yetinemez: Sapiens nihil affirmat quod non probet Quod Gratis asseritur gratis negatur,¹”
1. Bilge kişi ispat edemeyeceği şeyi ileri sürmez... İddia edilmeye değmeyen şey, inkâr edilmeye de değmez.
Sayfa 138 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Hâmiş: Kalp, soğuğu sevmezmiş. Soğuk, kalpte spazma sebep olurmuş. Siz siz olun soğuk insandan, soğuk sözlerden, soğuk şakalardan velhasıl her türlü soğukluktan uzak durun.
"Doğru sözler tatlı olmaz
Tatlı sözler doğru değildir
İyi insan kavgacı olmaz
Kavgacı insan iyi değildir
Bilen kişi bilgiçlik taslamaz
Bilgiçlik taslayan bilmez!"