Erdem düşüncesini, düşünmeksizin çaba düşüncesine bağlıyoruz. Liyakat ise, bizim için, herhangi bir biçimde iştencin kişisel çıkarlarla, bencillikle mücadelesi anlamına geliyor.
İdealizmin uçukluk diyerek hafife alındığı çağımızda, bu kitabın hikâyesi de belki uçuk bulunacaktır. Fakat tam da bu noktada, ben Nietzsche'nin 'Erdem nedir?' tartışmasında, Hegel'e verdiği cevabı hatırlıyorum. Hegel, erdem için "geçmişte yaşayan insanların şu anda yaşayan insanların önüne koydukları ödev ve yükümlülükleri yerine getirmek" tarifini yaptığında, Nietzsche'nin cevabı şu olmuştur: "Erdem, geçmişte yaşayan insanların şu anda yaşayan insanların önüne getirip koydukları bağlardan kurtulabilmek ve bağımsız olabilmektir."
Demokritos yıldızlara bakarak gelecek sonbaharın zeytin için çok bereketsiz bir yıl olacağını hesaplamayı başarmış ve zeytinin fiyatının çok yükseleceğini tahmin etmiş. Onun için, bulabileceği her yerden borç alıp Abdera'da ne kadar zeytinyağı varsa hepsini satın almış. Demokritos yoksul, kendini bilime adamış, ticaretle hiç ilgilenmeyen bir insan olarak bilindiğinden buna herkes çok şaşırmış. Çok geçmeden büyük bir zeytin kıtlığı baş göstermiş, zeytinyağının fiyatı öyle yükselmiş ki, Demokritos hemen zengin olmuş. Açgözlü komşuları Demokritos'u kıskanıp ona kin beslemeye başlamışlar. Ne var ki Demokritos komşularının yaptığı yanlıştan yararlanmaya kalkışmamış, onlardan satın aldığı yağın hepsini aldığı fiyattan geri vermiş. Onun amacı; istese, uyanıklık ve zenginlikte onları canının istediği an geçebileceğini, ama buna gerek duymadığını göstermekmiş.