“çalışmaya başlamadan önce yapmak gereken en önemli iş, çalışmanın başarıya ulaşacağına inanmaktır, çünkü her insanda evreni değiştirecek güç bulunur. her insan evrenin bir parçasıysa eğer, o halde evrenle iletişime geçecek güce sahiptir.”
Anlaşılan , Nora doğru dürüst ölmeyi bile beceremiyordu. Tanıdık bir histi bu . Hemen her bakımından yetersiz olma hissi. Tamamlanmamış bir insan yapbozu. Yetersiz bir hayat ve yetersiz bir ölüm .
Ama en zor yaşam koşullarında, hatta ölmek zorunda kalsalar bile bazı insanlar kendilerini içsel olarak öyle bir ayarlarlar ki kaderlerini kabul edip belirli bir şekilde düzenleyebilirler.
Evreni anlamaya çalışmak belki dev bir yapbozu bir araya getirmek ile karşılaştırılabilir. Belki burada aynı derecede zihinsel veya ruhsal bir bilmece söz konusudur ve belki bu bilmecenin çözümü içimizdedir. Çünkü biz buradayız. Biz, biz bu evreniz.
İnsan düşündüğü zaman şunu çok net olarak görüyor ki böyle mükemmeliyetteki bir insan için koca kâinat bir ev olarak hazırlanmış... Dağlar onun emrinde, denizler onun ayağı altında, hava ona binek olmuş... Arılar ona bal yapıyor, ipek böcekleri onu giydiriyor, koyunlar kuzular onu besliyor, kendileri çamur yiyen ağaçlar, ellerini uzatmış en leziz meyveleri ona sunuyor, renk renk çiçekler onun için süslenmiş, kuşlar onun âlemini şenlendiriyor. Ay ona bir lamba, güneş ona bir soba olmuş; yıldızlar her gece onun önünde resmi geçit yapıyor...
"En sonunda evrenimiz ne hâle gelecek?
Evren açık mı, yoksa kapalı bir yer mi?
İşte, başlangıcın ve sonun nasıl bir şey olduğunu anlayamadan, sadece arada bir dilimi biliyoruz. Bu aslında, biraz insan yaşamına benzemiyor mu?"