Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

mblt

mblt
@ksenophanes
101 okur puanı
Haziran 2017 tarihinde katıldı
İnsan açlığın oğludur özgür bir tin değildir.
Sayfa 35
Reklam
Hayata gözlerini açan küçük insan, toprağa atılan tohum gibidir. Her tohum tanesi kendi içinde, kendi cinsinin vasıflarını ve istidatlarını taşır. Eğer bu istidatlar toprağını bulurlarsa yeșerir, filizlenit, kemale erişirler. Bu tohumlar savaşında insanoğlunun bir üstünlüğü vardır: Hayata gözlerini açan çocuk, kendi istidadına, kendi gayret ve iradesiyle de bir șeyler katar. Ve bu çocuğa tarih bir misyon bağışlamışsa, o, kendi ham maddesini kendisi yoğurarak, tarih içinde kendi yerini, gene kendisi tayin eder. Tarihi şahsiyetlerin hali, her ne kadar, yaşadıkları sosyal zeminin bir hasılası olsa da...
Sayfa 163
Devletin gücü ve toplumun onu denetleme kapasitesi arasında bir denge oluștuğunda oldukça farkl bir örnek olan Prangalanmış Leviathan ortaya çıkar. Bu ihtilaflar hakkaniyetle çozebilen ve boyunduruk altına girmeyi engelleyebilen, özgürlüğün ana temellerini ortaya koyabilen Leviathan'dır. Bu insanların denetleyebileceklerine, güvenebileceklerine ve işbirliği yapabileceklerine inandıkları için kapasitesini artırmasına izin verdikleri Leviathan'dr. Bu toplumdaki davranışları sıkaca denetleyen farklı türden normlar kafesini parçalayarak özgürlüğü güçlendiren bir Leviathan'dır. Fakat temel olarak bakıldığında bu Hobbes'un Leviathan'ı değildir. Ayirt edici niteliği prangalarıdır. Toplum üzerinde Hobbes'un deniz canavarına özgü hâkimiyetine sahip değildir. Însanlar siyasi karar alma sürecini etkilemeye çalştığında onlanı görmezden gelme veya susturma yeteneğinden yoksundur. Toplumun űzerinde değil, hizasına konumlanır
Sayfa 88

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Korku, güvensizlik ve belirsizlik insanı gerçek şiddet kadar yıpratabilir çünkü,siyaset felsefecisi Philip Pettitin öncüsü olduğu bir kavramı kullanırsak, bu sizi bir başka grup insanın "tahakküm"ü (dominance) altına sokar
Reklam
Aklı bir kenara bırakıp insanları etkilemek için daha düşük özelliklere başvurduğumuzda daha düşük ve ucuz insanlar yaratıyoruz Josef; sorun burada yatıyor. İşe yarayan bir şey istediğini söylediğinde duyguları etkileyen bir şey istediğinden söz ediyorsun. Bu konunun uzmanları var zaten! Kim onlar? Rahipler tabii ki! Onlar insanları etkilemenin sırlarını biliyorlar! İlham veren müziklerle onları yönetip yönlendiriyor, yüksek çan kuleleri ve geniş ibadet alanlarıyla bizi cüceleştiriyor, boyun eğmeye teşvik ediyor , bize ilahi rehberlik, ölümden korunma, hatta ölümsüzlük vaat ediyorlar. Peki bunun bedeli nedir ? Dini kölelik; zayıflara hürmet, eylemsizlik , bedenden, zevklerden ve bu dünyadan nefret. Hayır, bu yatıştırıcı ama insani olmayan yöntemleri kullanamayız! Akıl gücümüzü keskinleştirmenin yollarını bulmalıyız.
Sayfa 287
Bunalım özfarkındalığın bedelidir. Hayatınıza yeterince derinden bakacak olursanız çaresizliği her yerde bulursunuz
Sayfa 195
Ve ne iyidir ki kendi ıstırapların üzerinde tefekkür etmek en mükemmel ilaçtır.
Sayfa 24
"Ama aramızda önemli bir fark var. Ben sizin için felsefe yaptığımı söylemiyorum Doktor; oysa siz, sizi motive eden şeyin bana yardım etmek, ağrımı dindirmek olduğunu söylüyorsunuz. Bu türden iddiaların insan motivasyonuyla hiçbir ilgisi yoktur. Tüm bunlar dini, propaganda yoluyla işlenen kölelik mantığının bir parçasıdır. Güdülerinizi daha derinlerde arayın! Hiç kimsenin tamamen başkaları için asla bir şey yapmadığını anlayacaksınız. Tüm eylemler kişinin kendisine yöneliktir, tüm hizmetler kendisine hizmettir, tüm sevgiler kendisine olan sevgisidir."
"Ümit mi? Ümit kötülüklerin en büyüğüdür!" Nietzsche haykırıyordu artık. "Insanca, Pek İnsanca adlı kitabımda, Pandora'nın kutusu açıldığında ve Zeus'un oraya yerleştirdiği kötülükler insanların dünyasına saçıldığında hiç kimsenin farkında olmadığı son bir kötülük kalacak; o da ümittir, demiştim. O zamandan bu yana insanlar o kutunun ve içindeki ümidin iyi bir şey olduğu yanılgısı içindeler. Ama Zeus'un insanın eziyet çekmeye devam etmesi arzusunu unutup gittik. Ümit kötülüklerin en büyüğüdür çünkü eziyeti uzatır."
Reklam
Doğru seçimin yolu ancak hakikatin güneşinde açılır.
Sayfa 101
Ne yapsam turist olmaktan kurtulamıyorum. Anlıyorsun ya, Turist! bir yakışmama, iğretilik duygusu...
Parasını hiç saymazdı. Kitabı yerine bıraktı. "Belki bütün sıkıntılarının sebebi bu. Belki paranın kendisi değil de sayısı önemlidir. Insanların yaşamasında önemli olan, ayrıntılar değil mi? Ayrıntısız yaşayan yalnız bitkiler. Azotlu, sulu, klorofilli, güneş ışıklı bir yaşama. Biraz da hayvanlar. At, aşacağı kısrak topalmış, kemikliymiş aldırmaz. Gene de yem yediği ahırın, çifte koşulduğu tarlanın yolunu ayırır. Köpekler, görmeye alışmadıkları bir çeşit giysi giymiş insana havlarlar. Ya insanlar? Onların yaşamasında her şey ayrıntı. Önemli olan yemek değil, yenecek yemeğin çeşididir; giysi değil, giysinin çeşidi; ayakkabının çeşidi. Günlerin adı bile... Belli günlerde belli yaşamaları vardır. Pazar günleri pazarlık yaşamalarını kuşanırlar, çarşambaları çarşambalık! Hep ayrıntılar! Paranın sayısı gibi.
Sayfa 125
Eğlenmek; bir şey düşünmemek suretiyle acıyı unutmak demektir. Eğlencenin vaat ettiği özgürleşme, düşünceden kaçmaktır.
Adorno
Tehlike giderilip ihtiyaçlar karşılanınca can sıkıntısı başlar. Böylece eğlence vazgeçilmez bir ihtiyaç haline gelir.
Adorno
263 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.