14ünde evlenmiş, 16sında babamı doğurmuş..biraz gecikmiş, öyle derdi...
canı tezdi, deliydi, resmen deli!
sağ kulak memesi, ikiye bölünmüş, çocukken kardeşi küpesini çekince...her defasında sorardım, anlatırdı..
inek sağar, tezek yapardı; bir de çok güzel vişne hoşafı...hele ki gözlemesi, efsaneydi...
kocaman bir burnu vardı, kendine bakmadan benimkine laf ederdi;) üzülürdüm o zamanlar ;) bir gün öyle üzüldüm ki, soba borusu burnunun üstüne düştü ve hastanelik oldu; o günden sonra burun konusu açılmadı ;)
ben, yalın ayak gezerdim bahçede, onun da hep ayaklarının altı yanardı nasıl çatlaktı öyle!
birden bire bugün topuklarıma baktım, onun kadar olmasa da eski formunda olmadığını fark ettim, oldukça çatlaktı...
topuklarıma bakınca, seni hatırladım babaanne...emanet olan bu vücut, değişiyor...
bense, aynı sevgiyle senle geçen günleri düşünüyorum...2008de gittin, aniden...hastanede yüzüğünü bana verdiler, yoğun bakıma en son ben girdim, en son ben gördüm seni...
zaman, hiç geçmezdi bana o bahçede, oysaki tek hakimi de bendim!
en büyük acılar da, en büyük sevinçler de o bahçede kaldı...ama maalesef o bahçe de kalmadığı için, her şey anılarda...
topuklarım iyi ki çatlamış deli kadın...
iyi ki var oldun, iyi ki o zamanlar küçük kalbime yüzlerce anıyı emanet ettin de gittin!