Kadınları sevmeyen kadınlık hallerinin ilk ipuçları aslında çocuklukta yatar. Biyolojik sebeplerden ya da genlerden ötürü değil, yetiştirilme ve sosyalleşme biçimlerimizden ötürü. Hani hep prenses olmak üzere yetiştiriliyoruz ya, her masalın da malum on değil, yüz değil, bir tek prensesi vardır. Kız çocukları masallardan sadece "güzel" ve "prenses" olmaları gerektiğini değil, rekabeti de öğrenir. Külkedisi ve ablaları, Pamuk Prenses ve üvey annesi... Kadınlar masallarda hep hemcinsleriyle uğraşır.
Asılacak darağaçlarının tozunu alan kadinlar tanıdım. Salaş zamanların kuytularında sessiz, sıradan ve haybeden kelimeler ediyorlardı. Beyaz atlı prensler ölmüşlerdi, kurbağaya dönüşenlerden haber yoktu. Külkedisi masalında olduğu gibi ayakkabılarını değil ömürlerini düşürüyorlardı geçtikleri yerlerde. Üç elma düşmüyordu, düşse de elmaları soyma görevi onlara veriliyordu.
Sayfa 95 - Hiç Yayınevi, 2.baskı: Mayıs 2015, İstanbulKitabı okudu
Reklam
Iyikalpliliğin geleneksel mitolojisi gereğince, Külkedisi de annesi gibi çok iyi kalpli ve çok güzeldi. Iyikalplilik hem miras hukukuna benziyor, hem de Mendel Yasalarına göre işliyordu.
KÜLKEDİSİ
Kadınlığın en eski masallarından biridir Külkedisi. İşitmişsinizdir. Yaşamışsınızdır. Yaşatilmışsınızdır. Bilirsiniz. Burjuvazinin yükselme çağında, Zengin bir sarayın kalın duvarlarını bir ayakkabı tekiyle aşarak sınıf atlayan, dumanlı, gösterişsiz bir mutfaktan ve onun külleri hiç eksilmeyen ocağından kurtulup, bir anda ışıklı saray salonlarında yaşamaya başlayan bu kızı, onun özlemlerini, düşlerini, umutlarını, masalını... Bilirsiniz......
İnsan gibi insan olsak dünya ne hale gelirdi? İnsanoğlu gerçekten hissedebilse, uygarlık diye bir şey olmazdı. Sanat, eylemin mecburen unuttuğu duyarlılığa ulaşmanın yoludur. Sanat, öyle gerektiği için evde bırakılmış olan Külkedisi'dir.
Sayfa 375
Pamuk Prenses ya da Külkedisi değil bu kadın; takma kirpikleri yok.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.