Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şahane bir kitapla geldim. Tam olarak kaç yaşında olduğunu, kaçıncı sınıfta okuduğunu hatta adını bilmediğimiz ama ergenlik çağında olduğunu anladığımız öğrenci kızımızın bir gününü ve bir gün içindeki düşüncelerini okuyoruz. Büyüdüğünün farkında ve bundan hoşnut değil. Babasını kaybetmenin acısını atlatamamış. Artık hiç bir zevkim kalmadı dese
İyi geceler. Ben prensi olmayan bir Külkedisi'yim...
Reklam
En yakın rafta çeşitli Arthur efsanelerinin birden fazla kopyası bulunuyordu, onlar genellikle erkek kardeşlerine verilirdi. Kızların bilmesine gerek olmayan hikâyelerle doluydular. Bu rafların altında peri masallar dizisi vardı. Güzel ve Çirkin, Külkedisi, Uyuyan Güzel ve Pamuk Prenses. Başka çeşitli masallar. Hepsi, aşk arayıp bulan ya da evlerinden kaçıp ölümle karşılaşan kızların hikâyeleriydi. Amcasını duyar gibi oldu: ‘Ders, hikâyenin içindedir tatlım’ diyordu sanki. Amcasının bahsettiği raf buydu işte.
İyi geceler. Ben prensi olmayan bir Külkedisi'yim.
İyi geceler. Ben prensi olmayan bir Külkedisi'yim. Tokyo'nun neresinde olduğumu biliyor musunuz? Beni bir daha görmeyeceksiniz.
Reklam
Rapunzel saçlarını kesti, Polyanna kendini astı, Külkedisi prensi öldürdü, Prenses yedi cüceleri cadıya sattı, Kurbağa hiçbir zaman prens olmadı. İyiler kazanmadı masalların sonunda, kötülerin yalanları iyileri öldürdü…
Zoe her yaşta Külkedisi masalında farklı şeyler okuyor. Her şey, zevklerine göre değişiyor; 4 yaşındayken hayvanlara bayılıyor. Sonra ilgi alanları değişiyor. 6 yaşındayken, bir prenses olmanın hayalini kuruyor. İstekleri farklılaşıyor. 10 yaşında, bir sevgilisi olsun istiyor. Hayat tecrübesi, artıyor. 14 yaşında, özgür olmak istiyor. Belki de 25 yaşına geldiğinde, o korkunç kadınla evlenmek gibi berbat bir fikri hayata geçirdiği için Külkedisinin babasına öfkelenecek. Zoe masalı, kendi yaşam deneyiminin ışığında okuyor. Zoe kitabının karşısında nasılsa, biz de başkalarının karşısında öyleyiz. Başkalarını okuruz, kendimizden yola çıkarak onları tanımaya çalışırız. Bu nedenle de, kaçınılmaz olarak, başkalarının en iyi anladığımız yanları, bize benzeyen yanlarıdır.
Sayfa 29 - Günışığı Kitaplığı
uzakta... ağlayarak uyurmuş bir stradivarius... bir pericik... sel sularına bırakırmış çiçekleri... küfpembesi bir köşkten atarmış mor yüreğini bir külkedisi... ormanda yüzyıldır uyuyan gözler... açılırmış bir menekşe ışığına... eskil denizlerin köpüğünde belirirmiş... bir yıkıntı. Melankolya, çocukluğum...
Düğün endüstrisinin Külkedisi motifini bu kadar çok kullanmasının arkasında bir kurtarılma fantezisi yatmaktadır.
Sayfa 75 - Aşk Adına Tüketmek: Düğün Endüstrisine Sosyolojik Bir Bakış
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.