Rastlaştık Vaniköy’ün ağacıyla, yaprakları kuştandı ve güzeldi. Söyledim bu güzellikleri ağaca gözümün ve soluğumun döndüğünce, çok uzaktan. Meğer ağaç dişiymiş, çok utandı. Biri bir haftabaşı kahkahası attı güvertede, martıyla bayrağın arasından. Kuşlar utandılar, uçtular, kel kaldı Vaniköy’ün pazartesi hanım ağacı ve çok kızdı bu işe, kahkahayı yapraklarını çalmakla suçladı. Bir kat daha büyüdü kahkaha, güldü kendinden iri. Kement attık ağaca, gemiyi ağaca bağladık, Yeniköy’ün pahalı demirini attık sulara, bir bahriyeli hovardalığıyla.
— Alınma nazlı ağaç, yaprak değildi onlar, kuştular!
— Hayır, dedi, yapraklarımdı onlar, aldanıp kahkahaya koştular, şimdi boşlukta kaldılar, ağaç gibi somut bir şey değil ki kahkaha, neresine konacaksın? Bekle ki kahkaha dallanıp, budaklansın...
Dul ağaçla helâlleştik, Vaniköy’den demir aldık, Vaniköy’ün demiri çok paslı, çok pahasız. Vaniköy’de balıklar, padişah sayıklar, öyle taşsız pirinci anneannem de ayıklar.