Anlamaya çalışmaya gönüllüyüz
“Foucault’nun da yazdığı gibi Lacan, bir anlama yolunda metinlerinin/seminerlerinin ele alınmasını istemez. O insanlar okusun diye yazar, anlasın diye değil. Lacan’a göre, anlamak ve okumak iki ayrı şeydir, Ecrits (Yazılar) için vurgulamak istediği önemli noktalardan birisi de budur.”
2024 
Jacques Lacan mini liste
Yine/Hâlâ
Psikanalizin Dört Temel Kavramı
Freud’un Teorisinde ve Psikanalizin Tekniğinde Ben
Benim Öğrettiklerim
Yazar her ne kadar neden uyuyamadığımıza dair net bir cevap ortaya koymadığını belirtse de ben açıklamasını mütevazı buluyor ve yeni teoriler, yeni yorumlar gelişene dek bu kitabı kendime esaslı bir cevap olarak alıyorum.
Ağırlıklı olarak Freud ve Lacan'ın rüyalara yaklaşımlarının sentezlendiği, film sahneleri ve vakalarla desteklenen dolu dolu bir kitaptı.
Bu kitabı okumak kolay değildi. Şu yönden değildi. Akıcı ve anlaşılırdı ancak bazı geceler travmalarım tetiklendi. Zaten bu tarz kitaplar genelde travmaları harekete geçirir. Zihnimi, geçmiş yaşantılarımı çözmeye çalıştıkça bazı geceler uykum tamamen yok oldu.
Sonuç olarak artık neden uyuyamadığıma dair ve nasıl uyuyabileceğim hakkında ciddi bilgiler edindim.
Uyku problemleri yaşayan insanlar bu analiz şelalesine kendilerini bırakmalı. 
Neden Uyuyamıyoruz?
Toplumsal düzlemde kabul gören bir eylem olarak okumak, narsisistik bir özdeşleşme arayışıyla başlasa bile "ideal" bir okuma doygunluğuna ulaşılamaması, okurun beklenti ve varsayımlarını sarsıntıya uğratan bir deneyimle hazzı bütünde değil, parçada bulan jouissance'la sonuçlanır. Bu deneyim, bir karşılamaya dayandığından sadece okur değil, metin de dönüşür. Metin artık anlamın deşifre edilmesini bekleyen sabit bir nesne değildir; bilinçdışının dilini konuşan bir özne olarak o da okuma etkinliğine katılır. Metin anlamın bilgisine, okursa okumanın bilgisine yabancıdır; çünkü haz ilkesinin ötesinde gerçekleşen bu karşılaşma, sürekli elden kaçan bir karşılaşmadır.
Sayfa 116 - Bir Okuma Deneyimi Olarak Jouissance: Lacan, Aktarım ve Edebiyat, Hivren Demir-AtayKitabı okuyor
Lacan'a göre, "yazılan şey anlaşılmayacaktır"" Lacan, James Joyce'un yapıtlarında gösterenlerin bir araya gelmesiyle oluşan metnin anlaşılmasının, en az bir analistin analiz sırasında okumak zorunda olduğu sürçmelerin anlaşılması kadar güç olduğunu söyler. Analitik söylemin temel sorunsalı, dile gelen gösterenlerin her zaman işaret ettikleri şeylerden farklı biçimde okunması gereğidir. Bu nedenle de analist, bilinçdışının öznesi olarak okumayı "bildiği varsayılan öznedir. Analitik süreçte analizden geçen özne, analisti bu varsayımla, yani kendisine sunulan metni okumayı bildiğine duyduğu inançla idealleştirir, Oysa analistin okuması, analiz edilenin anlattığı öykünün "ötesinde" bir okumadır ki böyle bir okuma ancak dürtünün arzunun önüne geçmesiyle olanaklı hâle gelir.
Sayfa 114 - Bir Okuma Deneyimi Olarak Jouissance: Lacan, Aktarım ve Edebiyat, Hivren Demir-AtayKitabı okuyor
Semptomlar (belirtiler) ile kökenindeki travmalar arasında zorunlu bir illiyet bağıntısının olmaması bizim kendimizi aptalmış gibi hissetmemize yol açan en sıkıcı duygu, ama çözümü kolay.
Zira bu cümleyi okumak yeterli değişmesi için. (Lacan'da 3 dk ayırıyormuş hastalarına)
Lacan, peygamberdevesi fablıyla Maurice Blanchot'nun Karanlık Thomas'sındaki bir sahneye atıfta bulunur. Bu sahne ana karakterini, sanki bir peygamberdevesi tarafından yutuluyormuş gibi bir sözcük tarafından yutulup ele geçirilmiş bir okur olarak tasvir eder. Okumak, bakılmak demektir:
Her harf karşısında, erkek peygamberdevesinin dişisi tarafından öldürülüp yutulduğu anda içinde bulunduğu durumdaydı. Birbirlerine bakıyorlardı (L'un et l'autre seregardaient). [...] Böylece Thomas, kelimenin özü tarafından görüldüğü âna kadar, yaklaştığında hiçbir savunmayla karşılaşmadığı bu koridorlara doğru süzüldü. Henüz korkutucu değildi, aksine uzatmak istediği neredeyse hoş bir andı. [...] Ona bakan gözlerde zevkle kendini gördü.
Blanchot burada, insanın gözün egemenliğinden vazgeçtiği ve kendini ötekinin bakışına teslim ettiği özel bir yabancılaşma deneyimini betimlemektedir.
Spinoza ve aşkın diyalektiği
Psikanalist Jacques Lacan Seminer'inin IV No'lu kitabında "aşkın yüce anından" bahsetmişti (le moment sublime de l'amour). Bu yüce an "aşkın iade edildiği" andır... Sevgi her zaman karşılığını aynıyla bekleyen bir duygu olarak görünür burada... Bir karşılıklılık beklentisi --ve çok basitleştirirsek, birini
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun.
_İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir.
_Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur.
_İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz.
_Yanlış anlayanlar tarafından
Özdeyişler - Filozoflar
_Büyücü elini şıklattı, fakirlik yok oldu; büyücü bir kez daha elini şıklattı, savaşlar yok oldu. Politikacı elini şıklattı; büyücü yok oldu.
_Halinize şükredin, zira Allah sizi Amerika, İsviçre ya da Fransa gibi bir ülkede yaşayan, her türlü sosyal hakka sahip, mutlu ve huzurlu zengin bir kâfir olarak da yaratabilirdi.
_Yücelmek için özür
