Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hayalcinin eylem insanına olan üstünlüğü, düşün gerçeklikten üstün olmasından kaynaklanmıyor. Mesele düşlemenin yaşamaktan kabekat daha rahat ve kolay olması; dolayısıyla, hayalci, eylem insanına kıyasla hayattan çok daha büyük, çok daha zengin bir zevk alır. Lafı dolandırmadan, daha açık konuşacak olursak, asıl eylem insanı, hayalcidir.
Sayfa 137 - Can YayınlarıKitabı okudu
Tamda bu!
Diyebilirim ki, gönlüm neyi arzuladıysa yada bir anımı, en azından bir anın düşünü neye vakfettiysem, en üst kattaki bir saksıdan düşmüş bir taş gibi kapımın önünde bin parçaya ayrılmıştır, lafı dolandırmadan söylenebilecek ölü gerçeklerdendir bu.
Reklam
-bir şehri geride bırakmak-
“Bu yüzden içimizdekinin huzur olduğunu söylüyoruz. Size de öyle gelmiyor mu? Ve bu hissin kaynağı ne biliyor musunuz? Hiç lafı dolandırmadan söyleyeyim, bir şehri geride bırakmış olmamızdan kaynaklanıyor bu huzur. İnşa edilmiş, şekillendirilmiş bir dünyadan, evler, sokaklar, kiliseler, meydanlardan uzaklaştık.”
Sayfa 41
“Entelektüel bugün neyi temsil ediyor peki? Bence bu soruya verilen en iyi ve en dürüst cevaplardan biri, tutkulu bir toplum anlayışına ve düşüncelerini lafı dolandırmadan, son derece etkileyici bir biçimde ifade etme yeteneğine sahip, bağımsızlığına çılgınca düşkün bir entelektüel olan Amerikalı sosyolog C. Wright Mills'e aittir. Mills 1944'te, bağımsız entelektüellerin önünde ya marjinalliklerinin sonucu olarak umutsuz bir güçsüzlük duygusuna kapılma ya da kendi başlarına sorumsuzca kararlar veren düzen adamlarından oluşan görece küçük bir gruba mensup olup kurumların, şirketlerin ya da hükümetlerin saflarına katılma seçenekleri olduğunu yazmıştı. Bir enformasyon sanayiinin "kiralık" çalışanı olmak”
Sayfa 47 - Ayrıntı yayKitabı okudu
"Diyebilirim ki, gönlüm neyi arzuladıysa ya da bir anımı, en azından bir anın düşünü neye vakfettiysem, en üst kattaki bir saksıdan düşmüş bir taş gibi kapımın önünde bin parçaya ayrılmıştır, lafı dolandırmadan söylenebilecek ölü gerçeklerdendir bu."
Sayfa 252 - CAN
Seni seveyim mi? diye sormuştu kırlangıç. Lafı dolandırmadan konuşmayı severdi ne de olsa. Saz da Kırlangıç'ın bu teklifine karşı duyarsız kalmadı. İncecik bedenini yavaşça eğdi önüne. Bunun üzerine Kırlangıç da sazın etrafında coşkuyla uçarak dönmeye başladı.
Reklam
lafı dolandırmadan
Hem tüm bu yollarla dağları yaratandan daha iyi bir rehber olabilir mi? Zebur 121'de şöyle der: ''Gözlerimi dağlara kaldırıyorum; Yardımım nereden gelecek? Rabbimden gelecek yardımım, Cenneti ve Dünya'yı yaratan.'' Bana kalırsa insanın yanından ayırmaması, kulağına küpe yapması gereken bir yol gösterici... Şimdi bazılarınız bu dini şeylere ihtiyacı olmadığını söyleyecektir. Anlıyorum sizi, gerçekten. Ama her şey istediğiniz gibi giderken şüpheci olmak kolaydır. Bunu unutmayın. İnançlı olmak ise...Çok daha zordur ve büyük cesaret gerektirir. Dünyayı dolaşan denizci Robin Knox-Johnston şöyle demişti; ''Güney Kutup Denizi'nde ateist diye bir şey yok.'' Bu laftan benim anladığım, yanında sana yardım edecek hiç kimse yokken ve gerçekten korkunun ne demek olduğunu bilmeden Tanrı'nın hayatımızdaki vazgeçilmez rolünü anlamak mümkün değil. Bir insanın kalkıp hiçbir şekilde yardıma veya desteğe ihtiyacı olmadığını söylemesi de büyük kibir ister. Benim ihtiyacım var mesela.
Zack genç kıza dönüp lafı hiç dolandırmadan aklındaki soruyu sordu. “Neden benden bu kadar nefret ediyorsun?” Gözlerini şaşkınca büyüten Mila ağzını da birkaç defa açıp kapattı. Zack cevap beklediğini belli edercesine kaşlarını kaldırınca da kızararak önüne döndü. “Çünkü dudaklarının sürekli gülümsüyormuş gibi durmasına sinir oluyorum!” dediğinde, söylediğine kendisi bile şaşırmış gibiydi. Mila kendi kendine Bu da nereden çıktı şimdi? diye sorarken, hırçınlığının sebebini anlamamıştı. Zack ilginç bir deney faresine bakıyormuş gibi düşünceli gözlerini üzerine dikince, bedenini saran gerginliğinde etkisiyle kendini durduramadan devam etti. “Bir de hiçbir lafın altında kalmaman çok sinir bozucu!”
"Hayatımın adım adım çöküşüne, olmaya özendiğim her şeyin ağır ağır sulara gömülüşüne tanıklık ettim gizlice. Diyebilirim ki, gönlüm neyi arzuladıysa ya da bir anımı, en azından bir anın düşünü neye vakfettiysem, en üst kattaki bir saksıdan düşmüş bir taş gibi kapımın önünde bin parçaya ayrılmıştır, lafı dolandırmadan söylenebilecek ölü gerçeklerdendir bu. Hatta Kader'in oldum olası en büyük eğlencesi, kendine ait şeylere karşı bende sevgi ya da istek uyandırmak olmuştur, sırf ertesi gün o şeye sahip olmadığımı, asla olamayacağımı göreyim diye."
Sayfa 252Kitabı okudu
"Geçmişin insanı hem var ettiğini hem yok ettiğini söylerken haklıydıniz.Ama sonra başvurduğunuz o enkaz benzetmesi, lafı dolandırmadan söyleyeceğim, hem çok beylikti hem de mağdur erkek edebiyatının bıktırıcı tekrarından başka bişey değildi.Ayni acıklı duygusallık, aynı ' herkes sevsin beni' yakarışi... sizden daha iyisini beklerdim. Sanırım bir kadın canınızi yakmış, siz de savunmaya geçmişiniz. İnsan, kendimi savunayim derken kendine kolayca razı oluyor Rıfat bey." Asıl mesele ne biliyor musunuz? Erkekler gecmisleriyle sevilmek istiyor, bu yüzden büyüyemiyolar." diye devam etti telefondaki meçhul kadın." Kadınların ise sevilmek için bir tek şimdiye ihtiyacı var.Onlar tam şimdi ve tam şimdiki halleriyle sevilmek istiyorlar.Bu kadar basit." " Geçmişimiz ile sevilmek istediğimizi söylerken tam olarak neyi kastettigimizi anlayamadım," dedi Rıfat, kadını da daha fazla konuşturmak istemiyordu. "Zor, kötü ya da sevgisiz geçen çocukluk günlerinizde vücudunuza batan dikenleri, kiymiklari öpe okşaya çıkaracak bir kadın düşlüyorsunuz, sevgiden anladığınız bu!"
348 öğeden 331 ile 345 arasındakiler gösteriliyor.