Bir Yahudiye, kime ibadet ettiğini sorarsanız, "Allah'a ibadet ediyorum" der. Allah'ı sorduğun zaman, onu beşer şeklinde yaratılmış olan oğlu Üzeyr olduğunu söyler. Bu durumda olan kimse Allah'a iman etmiş olmaz. Eğer bir Hristiyana, kime ibadet ettiğini sorarsanız "Allah'a ibadet ediyorum" der. Allah'ı sorduğunda, onun İsa'nın cesedinde ve Meryem'in karnında gizlenen, bir yere sığan ve giren varlık olduğunu söyler. Bu durumda bulunan kimse ise Allah'a iman etmiş olmaz. Mecusi'ye de kime ibadet etitiğini sorarsan, o da "Allah'a ibadet ediyorum" diye cevap verir. Fakat Allah'ı sorduğun zaman, onun ortağı, eşi ve çocuğu bulunan bir varlık olduğunu söyler. Bu durumda olan bir kimse de, Allah'a iman etmiş olmaz
“Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.”
(Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5)
"Çarşıda, okulda, kadim Süryani, Müslüman, Yahudi, Mecusi, Zerdüşti, herkesin ahbaplık ettiği, birbirinin kutsal günlerini kutladığı şölen günleri... Ama şimdi iyice içine kapanmış, sertleşmiş öfkeli bir İslam'ın gölgesi altında kararan bir şehir "
Tasavvufun esası, insanın kendini (aczini, zavallılığını) tanımasıdır. Tasavvuf, sırf Allah sevgisi, yüce [ulvi] aşk esası üzerine kurulmuştur. Buna da ancak, Muhammed aleyhisselama uymakla kavuşulabilir. Kur’an-ı kerimde beyan buyurulduğu gibi, Allahü teâlâ, insanın kalbine tecelli eder. Fakat, bu tecelli yalnız Allahü teâlânın sıfatlarının tecellisidir. Akıl ile alakası yoktur. Tasavvuf ehli, Allahü teâlânın tecellisini kalbinde duyar. Onun için tasavvuf ehline ölüm bir felaket değil, güzel ve tatlı bir şeydir.
Tasavvuf ehlinden Mevlana Celaleddin-i Rumi, ölüme, Şeb-i arus = Düğün gecesi adını vermiştir. Tasavvufta, keder ve ümitsizlik yoktur. Yalnız sevgi ve tecelliler vardır. Hazret-i Mevlana, (Gel, gel, her kim olursan ol gel, müşrik, mecusi, puta tapan da olsan gel! Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Tevbeni yüz defa bozmuş olsan da, gel) diyor.
هُوَ الَّذ۪ٓى اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَ د۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ
عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪
Kemal-i kat'iyyetle ihbar ediyor ki: "Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın getirdiği din, umum dinlere galebe çalacak." Halbuki o zamanda yüzer milyon tebaası bulunan Nasara ve Yahudi ve Mecusi dinleri ve Roma, Çin ve İran hükûmeti gibi yüzer milyon tebaası bulunan cihangir devletlerin edyan-ı resmîleri iken, kendi küçük kabilesine karşı tam galebe edemeyen bir vaziyette bulunan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ın getirdiği din, umum dinlere galib ve umum devletlere muzaffer olacağını ihbar ediyor. Hem gayet vuzuh ve kat'iyyetle ihbar ediyor. İstikbal, o haber-i gaybîyi, Bahr-i Muhit-i Şarkî'den Bahr-i Muhit-i Garbî'ye kadar İslâm kılıncının uzamasıyla tasdik etmiştir.
Lemalar -30
Ərəbcə olan ayətin mənası:
(Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen odur)-Fetih suresi 48:28
الجمعة مباركة.
“Her doğan, İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.”
(Buhârî, Cenâiz 92; Ebû Dâvut, Sünne 17; Tirmizî, Kader 5.)5 Nis 2024
Hz. Peygamber şöyle buyuruyor bir hadisi şerifte; Her doğan çocuk İslam fitratı üzerine doğar, sonra anne babası onun Yahudi Hristiyan veya Mecusi yapar. O sebeple yetiştiği çevrede insanın fıtratını cevherini ve mizacını şekillendiriyor.
Çok etkilendiğim ve anlamlı bir kıssa
Mecusi bir adam,
hz.ibrahim (a.s)'a misafir olmak istedi.
İbrahim (a.s) dedi ki bir şartla kabul ederim.
Nedir o?
Müslüman ol yedireyim, müslüman olmayana ben yedirmem dedi.
Adam da döndü gitti.
Arkadan Cenabı hak İbrahim (a.s) 'a vahdetti.
Ben bu adamı 50 yıldır doyuruyorum.
Dinini değiştir demedim dedi.
İbrahim (a.s) bu vahyi alınca koşarak adamı buldu, güzel bir ziyafet çekti.
Adam sonra sordu önce kabul etmedin sonra bu davranışın niye dedi?.
O 'da anlattı böyle böyle oldu dedi.
Adam biraz düşündü,dilinden bu cümleler döküldü.
"NE GÜZEL BİR RABBİN VAR,
DÜŞMANI İÇİN DOSTUNU AZARLIYOR,
BENDE ORAYA GELİYORUM"dedi.
Ve müslüman oldu tabi ki ...
Resûlullah ﷺ şöyle buyurdu: “Her doğan, İslam fıtratı (tevhid) üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.”
(Buhârî, Cenâiz 92; Ebû Dâvut, Sünne 17; Tirmizî, Kader 5.)
♤Kitapta anlatılan iki bölümden birinde canlandırılan bu sahne çok etkileyici.!
protesto olarak 50 yıl boyunca evine kapanıp gül yetiştiren adamın,
dede ile torunun arasında ki o derin uçurumu anlatıyor. yaşanmışlıkların psikolojik etki ve dürtüleri , sosyal
Yaşamın değişim süreçlerini gözler önüne seriyor.
Kitapta yaşlı adamın sorduğu ‘’Sizler nasrani misiniz? Yoksa mecusi misiniz? Hangi millettensiniz?’’
Yaşadiğımiz çağa da ışık tutacak bir anlam ifade ediyor.
Ve bu alıntı anlam kazanıyor.