Kitaba yazılan incelemeler genel olarak taş odaklı oldu , ben de bu kervana katılmak istedim.
TAŞTAN KİTAPLAR , DENİZDEN OKURLAR , SEK SEK SEKEREK
İyi kitapların bir özelliği vardır , yazarın yüreğine oturmuş bir taşın verdiği ağırlığın yazıya tecelli etmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan her iyi kitap aynı zamanda dertlidir , yorucudur ,
Halil Cibran okudum ve yanlış kitapla başladım galiba bilmiyorum.
Deli beni içine çekmedi, geçtim öyle bomboş bakıyordum sağa sola kah gülüyordum genelde gülüyordum. 35 hikaye vardı galiba saydığım 4 tanesi hoşuma gitti ama diğer hikâyeler yani ne bileyim, kötü değildi ama neden varlar? Bir düşünce var güzel kısa bir şekilde anlatılmaya çalışmış ama etkileyici değil. O doğru kelimeler o düşünceyle birlşmemiş gibi. Ortaya sakat doğmuş ya da sonradan sakat kalmış bir ürün çıkmış.
Korkuluk
Tilki
Bilge Kral
Kederimin Doğduğu Yer
hikayelerini çok beğendim. Özellikle Korkuluk ve Bilge Kral, üzerlerine saatlerce düşünülüp konuşulabilir. Ama yetmiyor. Çok zor bir işle yola çıkmış
Halil Cibran herkesin de harcı değildir. Yani kitap adı gibi tam bir Deli'nin ağzından işliyor konuları...
Bir deli ya da meczup bir türlü bulamıyor kendini... Arıyor ve aramayada devam ediyor gibi. Oblomov Benliği var bir de tutunacak bir dal arıyor gibiydi. Huzursuz ve haşin. Bilmiyorum 4 puanı haketmiyor gibi. İçim huzursuz. Hayır Hikâyeler güzel ama basit. Çok basit sıradan. Offf kafam karışıyor. Terazilik tuttu yine
.. Yolda olmak ve yolda devam etmek kendini kanını içeceğini bile bilee... Kudret gerek.
DeliHalil Cibran · Venedik Yayınları · 202117,9bin okunma
Üniversitede her dönem zorunlu felsefe derslerimiz vardı zaten ilgim de olduğu için keyifle geçerdi dersler ama bu kitabı bilmiyor olmak beni gerçekten üzdü ve kesinlikle büyük bir eksiklik hissettim.
Yıllar sonra bu açığı kapatmış olmak bir nebze rahatlatıyor.
Kitap
Arkadaşlar merhaba. Minimalizm minimalizm derken ben de kolilerimi gözden geçirdim ve birkaç (?) kitabımı elden çıkarmaya karar verdim. İçlerinden istediklerinizi yoruma yazın lütfen. Ben de öncelikleri tanıdıklarıma olmak üzere (lütfen kırılmayın) sizlere göndereyim. İçlerinde okumadıklarım var. Baktım daha uzun yıllar okumam vereyim gitsin
Bir gün bilge bir köpek kedi topluluğunun yanından geçti. Yaklaştığında kedilerin çok meşgul olduğunu, ona hiç dikkat etmediklerini gördü. Duraladı o zaman. Kocaman bir kedi ciddi bir tavırla topluluğunun ortasından başını kaldırdı, arkadaşlarına bir göz atıp şöyle dedi: “Arkadaşlar siz dua ettiğinizde, daha da dua ettiğinizde hiç kuşkunuz olmasın gerçekten gökten fareler yağacak”.
Köpek bunu duyunca güldü içinden ve kendi kendine konuşarak uzaklaştı oradan: “Kör ve akılsız kediler. Dualara, ibadetlere, dileklere karşılık olarak gökten fare değil, kemik yağacağını bilmiyorlar. Benden önce atalarımın da bildiği bir şeydi bu.”
Eski Efkâr kentinde, iki bilge yaşıyordu. İkisi de birbirinin bilgisini hor görüyor ve küçümsüyordu. Biri tanrıların varlığını yadsıyor, öbürü buna inanıyordu.
Bir gün, pazaryerinde karşılaştılar; yandaşlarının ortasında, tanrıların varlığı ya da yokluğuyla ilgili kanıtlarını öne sürdüler. Saatlerce tartıştıktan sonra, birbirinden ayrılıp uzaklaştılar.
O akşam, tanrılara inanmayan, tapınağa gitti; sunağın önünde diz çöküp, geçmişteki dik kafalılığını bağışlamasını istedi tanrılardan.
Ve aynı saatte, öteki bilge, tanrıların varlığını savunan adam, kutsal kitaplarını yaktı. Tanrıtanımaz olmuştu.
“Eski Efkâr kentinde, iki bilge yaşıyordu. İkisi de birbirinin bilgisini hor görüyor ve küçümsüyordu. Biri tanrıların varlığını yadsıyor, öbürü buna inanıyordu.
Bir gün, pazaryerinde karşılaştılar; yandaşlarının ortasında, tanrıların varlığı ya da yokluğuyla ilgili kanıtlarını öne sürdüler. Saatlerce tartıştıktan sonra, birbirinden ayrılıp uzaklaştılar.
O akşam, tanrılara inanmayan, tapınağa gitti; sunağın önünde diz çöküp, geçmişteki dik kafalılığını bağışlamasını istedi tanrılardan.
Ve aynı saatte, öteki bilge, tanrıların varlığını savunan adam, kutsal kitaplarını yaktı. Tanrıtanımaz olmuştu.”
Bir gün, bilge bir köpek kedi topluluğunun yanından geçti.
Yaklaştığında, kedilerin çok meşgul olduğunu, ona hiç dikkat etmediklerini gördü; duraladı o zaman.
Kocaman bir kedi, ciddi bir tavırla, topluluğunun ortasından başını kaldırdı, arkadaşlarına bir göz atıp şöyle dedi: “Kardeşler, dua edelim! Siz dua ettiğinizde, daha da dua ettiğinizde, hiç kuşkunuz olmasın, gerçekten, gökten fareler yağacak.”
Köpek, bunu duyunca güldü içinden ve kendi kendine konuşarak uzaklaştı oradan: “Kör ve akılsız kediler, dualara, ibadetlere, dileklere karşılık olarak gökten fare değil, kemik yağacağını bilmiyorlar! Benden önce atalarımın da bildiği şeydi bu!”
El Mustafa kadına bakarak şöyle dedi: "Bütün insanlara bilge demedikçe bana bilge demeyin... Ben sadece ham bir meyveyim hâlâ dalına tutunan; dün de bir çiçekten başka bir şey değildim.
Aranızdan kimseye de meczup olarak davranmayın, çünkü gerçekte bizler ne meczup ne de bilgeyiz. Hayat ağacının yeşil yapraklarıyız biz ve hayatın kendisi de bilgeliğin, özellikle de meczupluğun ötesindedir.
Sayfa 16 - iş Bankası kültür yayınları, el mustafaKitabı okudu