184 syf.
·
Puan vermedi
Taha Kılınç, toplumsal uzlaşı ve tartışma kültürünün unutulduğu günümüze bir panzehir ve ilaç sunuyor: Kırmadan incitmeden. Herkesin bir hayatı var ve insanlar dünyaya bir kez geliyor. Birlikte yaşıyoruz ve her geçen gün heybemizden eksiliyor. Ve Müslümanlar olarak bu dünyanın geçiciliğine inanıyoruz. Asıl olan dünyanın ise bu dünyada yapıp ettiklerimizden oluşacağına inanıyoruz. Fakat bütün bunlara rağmen hala ikili ilişkilerimizde kaba ve kırıcıyız. İşte Taha Kılınç tam olarak bu noktadan hareketle ismiyle müsemma, kırmadan incitmeden bir hayatın nasıl yaşanabileceğinin tarifini yapıyor. Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ve anektodların kitaplaştırılmış halini elimizde tutuyoruz, Kırmadan İncitmeden’de. Günlük hayatımızda karşılaşabileceğimiz gerçek meselelere ufak dokunuşlar yapıyor Kılınç. Yüzümüzdeki tebessümden karşımızdakine selam vermeye varan küçük fakat etkili, hepimizin bildiği fakat yaşadığımız dünyada unuttuğumuz hasletleri hatırlatıyor. Pratik, kolay fakat yararlı birçok öğüdü böylece paylaşıyor bizimle. Kitabı okurken işte bu kadar kolay dediğimiz şeyler, aslında yapmadan önce bizlere zor gelen şeyler oluyor. Sırf bu gerçek bile adım atmak için bizlere kolaylık. Kırmadan İncitmeden göz ardı ettiğimiz adabı ve tartışma üslubunu da böylece yeniden hatırlatıyor.
Kırmadan İncitmeden
Kırmadan İncitmedenTaha Kılınç · Aşina Yayınevi · 2017726 okunma
'' Tarihler 1073'ü göstermekteydi.İlk Cuma namazında Sünni usulde Sultan Melikşah Ve Abbasi halifesi adına hutbe okundu.Türklerin Kudüs hakimiyeti başlamıştı. Ne acıdır ki bu 1073 tarihi ve Kudüs'ü fethedişimiz ders kitaplarımızda yer almadığı gibi insanlarımız tarafından da bilinmemektedir.Ben en çok üzen şeylerden biri,ne zaman Kudüs'e gitsem ve oradan sosyal medya paylaşımları yapsam mesajıma yazılan her 10 mesajdan ikisi ,''bırakın bu Arap topraklarını,yeter bu Arap seviciliği'' türünden mesaj olmaktadır.Birileri son bir asırdır bizlere,Ortadoğu Arap'ın ,Balkanlar Yunan'ın , Bulgar'ın diyerek bin yıla yakın bir mirası fevkalade bir şekilde unutturmayı başarmışlardır! Keşke ders kitaplarımızda 1073'de Atsız Bey'in Kudüs'e girişi ile 26 sene sonra (1099) Haçlıların Kudüs'e girişleri arasındaki faklar mukayeseli olarak anlatılmış olsaydı.Ne şehri teslim eden Fatımi emrine dokunulmuştur ne de halktan bir kişiye.Atsız Bey şehrin birçok yerine muhafız birlikleri yerleştirerek herhangi bir yağmayı engellemiş , hangi dinden ya da ırktan olursa olsun herkese aman vermiştir.''
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
Medya önünde birbirini yıpratan Alimler
a- Bugüne kadar medyadaki hiçbir tartışma, hakkın ortaya çıkıp yanlışın düzeltildiği şekilde bitmemiştir. İthama verilen cevap yeni ithamlar üretmiştir. Ateşe odun atmaktan başka bir işe yaramayan tartışma mantığına katılmamı benden istemezsiniz zannederim. Ben, dinime hizmet etmek, bir genci Arş’ın gölgesine kazandırmak için uğraşıyorum. Birilerini cemaatime toplama gibi bir dert sahibi değilim. Aman kitaplarım satılsın diye bir tasam olmadı. Tekrar vurguluyorum: Karşı taraf cevap verdiği için bitmiş bir tartışma yoktur. Vakit israfına ne gerek var, işimiz mü’minle tartışma işi değildir. Mü’minle kavga ederek cennete giren biri mi var? b- Medya önünde isim ve adres verilerek yapılan tartışmalar, hakkın güçlenmesi için değildir. Daha çok kişilerin benliklerini tatmin için bilerek ya da bilmeyerek yapılan bir hatadır bu. Dinimiz, hakkı tavsiyeyi böyle emretmemiştir. Mesela bir hoca, elbette diğer hoca tarafından ikaz edilir/edilmelidir de. Hocalar öncelikle birbirlerini ikaz etmelidirler. Ama bu, medyaya mal olacak şekilde ve insanların anlamayacağı konuları gündem yaparak yapıldığında Allah rızasının yerini başka duygular alır. Bu nedenle ben, isim ve açık adres verilen tartışmalara girmiyorum. Bu yüzden kendimi bile savunmuyorum. Rabbimin lütfu ile de bu tavrımın bana ecir kazandıracağını umuyorum.
Sosyal medya cumhuriyetinin sanal vatandaşı olarak kendimizi, dert anlatmaya yeten ya da yetmeyen, 140 karakter ile; ne kadar iyi bir tüketici olduğumuzu ispat etmek niyetiyle mutluluk efekti verilmiş fotoğraf paylaşımları üzerinden ifade ediyoruz. Bu "paylaşımlar" yüzünden, "beriki" bile giderek "öteki" haline geliyor.
Artık eski ve ufak meşin toplar unutulmaya yüz tuttu. Biz insanlar unutulmamaya bel bağlamış haldeyiz. Ne var ki bizden gayrı ne olduysa, ne varsa onları çarçabuk unutmaya çabalıyoruz. Eski diye bir şey yoktur muazzez okurum. O şey, siz unutmaz iseniz bir hatıra olmaz. Kalın sağlıcakla.
İkinci gezegende bir kendini beğenmiş duruyordu. Adı üstünde, tek yaptığı şey burada durup kendini beğenmek ve insanların onu beğenmesini beklemekti. Tıpkı bugün hepimizin yaşadığı gibi... Sosyal medya hesaplarımızın yanında gelen, 'Kim beğendi, kaç kişi beğendi, ne zaman beğendi?' soruları, mitolojideki Narcissus hikayesi gibi çağımızın hastalığı...
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.