Ne yapabilir insanoğlu? Hayata anlam bulma çabası içinde daha ne kadar sürüklenebilir? Doğumu bir şans, ölümü bir felaket olarak gördüğü sürece çok uzağa gidemez. "Yalnız yanılgıdır hayat, bilgi ise ölümdür" diyor Schiller.
Yapay duygularla, sahte birlik mesajlarıyla, gülünç inançlarla, her türlü siyasi ve toplumsal ideolojilerle, toplumun baskısıyla edinilmiş sahte niteliklerle, iş, kariyer, okul planlarıyla, evlilik kurumuyla, aşk adını verdiğimiz ve yücelttiğimiz ama tamamen evrimsel bir mekanizma olan bir sanrı ile zekâyı aptallığın imparatorluğuna teslim ediyoruz.
En güzel giysilerle, sosyal medya hesaplarıyla, muhteşem arkadaş ortamlarımızda, sahte mutluluklarımızla kendimizi pazarlıyor, herkesin kendi görünüşünün menajeri haline geldiği bir tür reklam dünyası içinde yaşıyoruz.
En sudan ve giderek en iğrenç beraberlikleri, en anlamsız etkinlikleri bile, kendi kendimizle yalnız kalmaya yeğ tutuyor, şuraya buraya sürüklenen bu zevk düşkünü hayvanların soyunu sürdürmeye devam ediyoruz.
Köle olarak doğmuşuz, yanılgı üzerine kurulu binalarda yaşıyoruz. Bilişsel devrim yıkımımız oldu.
Kozmos, anlamsızlığı haykırıyor. Yıldızına muhtaç basit bir gök cismiyiz, hidrojen yakıtı bitince hiç varolmamış gibi yok olacağız.
Galileo ve Darwin -belkide farkında olmadan- anlamsızlığın neferi, Buddha kaçışı nirvanada buluyor, Nietzsche "ebedi tekrar dönüş" le hiçliğe beyhude darbeler indiriyor, Cioran doğmanın öncesini hayal ederek yaşıyor, Schopenhauer yaşam iradesinin reddine sığınıyor.
Ilgaz