Verdiklerinin tadını çıkarabilirdim, ancak bunu utançla, bezginlikle, güçsüzlükle ve suçluluk bilinciyle yapabildim yalnızca. Bu yüzden sana her şey için eylemlerimle değil, dilenci gibi teşekkür edebildim yalnızca.
Kendi eylemlerime güvenimi yitirmiştim. Sebatsız ve kararsızdım. Yaşım ilerledikçe, değersizliğimin kanıtı olarak önüme sürdüğün malzeme büyüyordu; gitgide bir bakıma haklı çıkıyordun.
Senin eğitim sırasında kullandığın son derece etkin, en azından benim üzerimde asla başarısız olmamış konuşma araçların şunlardı: Hakaret, tehdit, alay, haince gülümseme ve –tuhaf bir şekilde– kendine acımaydı.
Türk aydınlanmasının Kuvvacı fedaisiydi.
Rodos doğumluydu.
İtalyanlar Trablus Savaşı sırasında oldu bittiye getirip Rodos’u işgal edince, henüz 17 yaşındayken doğduğu toprakları kaybetmenin acısını yaşadı.
Kayıkla Marmaris’e geçti, İzmir’e geldi.
Bugün Swissotel Büyük Efes’in hemen karşısında yeralan ve Ticaret Lisesi olarak eğitim veren Fransız
Bir insana azıcık ilgi duymam – ki mizacım gereği pek sık gerçekleşen bir şey değildi bu – duygularımı tamamen hiçe sayarak ve kararımı dikkate almayarak hakaret, iftira ve aşağılamayla bana girişmene yetiyordu.