Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melis Çağlayan

Derin derin düşündü bunu, adeta derin bir su içinde kendini koyuverip duygunun ta dibine, nedenlerin bulunduğu yere kadar indi, çünkü düşünmek -öyle görünüyordu ona- nedenleri bilip tanımak demekti, ancak bu yoldan duygular bilgilere dönüşür ve yitip gitmeyerek bir varlık kazanır, içlerindeki özü ışıyarak çevrelerine yansıtırdı.
Reklam
"Araba bir bölmeden diğerine geçtikçe, yolun izlediği kesintisiz çizgiyi gözden kaçırmamak için elimden geleni yaptım ama görüntü sürekli değiştiğinden bunun mümkün olmadığına karar verdim ve sınırları aştıkça yolun kesilmesini, sonra tekrar yeniden başlamasını kabullendim. Bütün bu sorunlara rağmen görüntünün kapsamı ve gökyüzünün muazzamlığı heyecan vericiydi."
Dediğim gibi, bunlar bana yardımcı olacak derslerdi. "Değişimler" in Josie'nin bir parçası olduğunu ve bunlara uyum sağlamaya hazır olmam gerektiğini öğrenmekle kalmamıştım, aynı zamanda bunun sırf Josie'ye özgü bir karakter özelliği olmadığını, insanların çoğu zaman gelip geçenlere karakterlerinin bir yönünü -tıpkı bir mağazanın vitrininde sergiler gibi- sergilemek için hazırlama ihtiyacı duyduklarını ama böyle bir sergilemenin o an geçtikten sonra pek ciddiye alınmayabileceğini de anlamaya başlamıştım.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Geçmişte Sigmun Freud'un da (terapisinin önemli hedefi olarak) formüle etmiş olduğu gibi; insanlar "kendilerine anne ve baba olmayı" öğrenmek zorundadılar. Bunun için iki nokta önemlidir: İncinmiş Çocuk Moduyla nasıl daha iyi ilgilenebileceklerini öğrenmek ve İncinmiş Çocuk Modlarıyla ilişki kurmak.
Sayfa 111 - Psikonet YayınlarıKitabı okudu
Selam
Dört elle sarıldığımız birçok kıymetlerin; uğrunda, sahici bir insan gibi kalbimiz ve kafamızla yaşamayı feda ettiğimiz binlerce sözde mühim şeylerin ne kadar kolay fırlatılıp atılabileceğini bana öğreten Yusuf! Benden de sana selam olsun...
Sayfa 72 - İş Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Selam
"Bende sahiden akıl yok..." diyordum. "Uzaktan erimiş kurşun gibi parladığını gördüğüm bu su beni yolumdan alıkoyuyor. Düşünüyorum ki, o su, ancak uzaktan çok güzeldir. Onunla yakından temas etmek, bir sürü küçük, fakat yekûnu büyük münasebetsizliklere katlanmaya mecbur olmak demektir. Yaşım otuzu geçti. Bu manasız heveslere oyuncak olmanın bir macera telakki edileceği yaş değildir. Küçük şeyler için büyük fedakarlıklarda bulunmayı kabadayılık telakki edecek değilim ya?"
Sayfa 64 - İş Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Hiçbir şey olmasa, hayata bir kez geldiğinde inanıyor ve içinizdeki ve/veya çevrenizdeki habasetin sizi boğmasına artık izin vermek istemiyorsanız; yaşadığınız kenti, ülkeyi, dünyayı keyif alınacak hale getirmenin yollarını arayın. Arayın. Terra arayın. Seyehat bir arayıştır. Yolculuklar, insanın 'öteki ben'ini arayışıdır! Seyehat eden insan -aynı kent içinde bile- gördükleri ve öğrendikleriyle arınır, mütevazı hale gelir ve kıskançlıktan kurtulur. Arayın, bulacaksınız!" •Buket Uzuner
Isıtmak için
Ben, içimde dayanılmaz bir acı ile önüme çıkacak bütün insanları yakalarından tutup oraya götürmek arzusuyla, artık uyumaya hazırlanan şehrin ortasına doğru koşuyordum.
Isıtmak için
"... Dünyada kendisi için hiçbir şeyi olmayan bir insanın bile başkasına yardım edecek bir şeyi vardır."
Isıtmak için
Hayat sanki sadece gözlerimin eriştiği yerlerden, içinde yaşadığım zamandan ibaretti. Sanki dünyada, beni işme götüren tozlu veya çamurlu yoldan, kerpiç duvarlardan ve ne söylediklerini yarım saat sonra bile hatırlamaya imkan olmayan birkaç iyi kalpli arkadaştan başka bir şey mevcut değildi.
Reklam
Bu uğursuz yıl sona ermeden önce şato boşaltılmıştı. İçindeki insanlar, yaşadıkları atışmalar, beklentiler ve çevirdikleri dolaplarla gitmişti hep. İskelet çatlaklar içindeydi, gelecek ise harabeye dönüşüyordu; ama sadık köylüler hala her sabah Kfaryabda'nın güçsüz şeyhinin elini "görmeye" çıkıyorlardı.
Sayfa 154Kitabı okudu
"Bak bu bir işaret. Sanki sadece senin gözlerin için geçiyor!" Kuşkusuz bu sahneyi anlatıyor Katırcının Hikmeti'ndeki şu satırlar: "Kayanın üzerinde baş başayken Tanios'a şöyle dedim: Önünde yine kapanırsa kapılar, bitenin hayatın olmadığını, sadece hayatlarından ilki olduğunu, bir başkasının başlamak için sabırsızlandığını söyle kendine açıkça. Atlayıver hemen bir tekneye, koca bir şehir bekliyor seni."
Sayfa 118Kitabı okudu
"Şu dinsiz Nadir de hep ayinden sonra çıkıyor karşımıza." dedi papazın karısı. "Vicdanı herhalde o kadar ağır ki, Tanrı'nın evine girmeye bile cesaret edemiyor." "Öyle değil Huriye, ben hep vaktinde gelmek için uğraşıyorum ama katırımın ayakları geri geri gidiyor. Çan seslerini duyar duymaz kitleniyor ayakları. Vicdanı günahlarının ağırlığı altında ezilen o olmalı." "Ya da o kadar fazla ödünü patlatan şeye tanık oldu ki belki de... Zavallı hayvancık, dili olsa da anlatsa, çoktan boylardın o zaman hapsi. Ya da arafı." "Araf dedin de, çoktan oradayım zaten.yoksa sen burayı cennet mi sanıyordun?"
Sayfa 117Kitabı okudu
"Söylesene Tanios, ayaklarınla mı düşünüyorsun?" ... Tanios doğruca kucakladı katırcıyı hiç düşünmeden, sonra hatırladı birden nasıl bir ünü olduğunu ve geriledi bir adım. Bu arada katırcı devam ediyordu konuşmaya. "Ben de ayaklarımla düşünürüm. Hatta aşındırıyorum muhtemelen yolları yürüye yürüye. Ayaklarınla şekillendirdiğin ve başına doğru yükselen fikirler rahatlatır seni, harekete geçirir, başından aşağı inerlerse ağırlaştırır seni, cesaretini kırar. Gülme, söylediklerimi ciddiye almalısın... Aslında gülebilirsin de diğerleri gibi. Zaten hikmete talip yok. Bu yüzden uyduruk şeyler satmak zorunda kalıyorum ya. Biliyor musun, eskiden Araplarda, her bilgece söz karşılığında bir deve hediye verilirmiş."
Sayfa 106Kitabı okudu
Genellikle cinsel heyecanın sancılı hazzı azalıyor, diğerinin zaafı, yaralanmış alt yanı görülüyor ya da "tamamen ödül malzemesi" olmadığı anlaşılıyor ki, bu tam da dazlak ve sarı dişli yaşlı kız, yüzeye doğru yükselirken yaşanıyor. Korkutucu gelse de, bu, cesaret göstermek ve sevgiyi tanımak için gerçek bir fırsatın yakalandığı ilk andır. Sevmek, onunla birlikte kalmak demektir. Fantazi dünyasından çıkıp kalıcı bir sevginin mümkün olduğu; yüz yüze kemik kemiğe bir adanma sevginin mümkün olduğu bir dünyaya girmek demektir. Sevmek, her bir hücreniz, "Kaç!" derken, kalmak demektir.
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.