BEYAZ LÂLE
Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Bir kızın kocaman gözlerinde gördüm
bulutların dağlara sessizce çöküşünü
Çocuksu susuşları gördüm, kırılan sevinci
ve kalbimi puslu yamaçlardaki pusulara saldım
çobanlar çoktan inmişlerdi ovaya
bense yapayalnız bir ağaçtım doruklarda
Harelenen sularda bir yanık kokusu
ve uzun boyunlu bir kızın gülümseyişi
Işık zamana bağlı zamansa onun
kocaman
Her arayış hakikat sevgili
Cümle kavuşmalar yalan
Var olmak zamana karşı yarış ya da bitimsiz bir koşu
Sürekli uzaklarla anılan o ezeli yolcunun ardından
Bildim, sevinç çiğnediğim yolda bir yakınlık duygusu yalnızca
Veya bir yakın temas umudu ve belki de hepsi bu
Tuz dökmekmiş yaraya, buymuş diyorlar serencam, ne gam
Sana yürüyorum işte, durmak
Bütün o tozdan , sıcaktan , işten güçten sonra yanınıza gelir gelmez yine menekşe kokusu hissediliyor ortalıkta.
Ve bu ıtırlı menekşe değil , biliyor musunuz , erimiş kar ve bahar çimen kokan ilk açmış , koyu bir menekşe .
Sayfa 22 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
bir buket papatya topladım sana
içinden birini alıp
fala baktım
sevmiyor çıktı
zaten inanmam fallara
mor menekşeleri
sen diye kokladım
bir umut gelirsin diye
yokmuş kokusu
sen gelmeyince anladım
bir şiir daha yazdım sana
adını söyleyemem
her harfinde adın gizli
Ben'ce Konuşalım
Şiir 13: Menekşe
F. Gökhan Kırdağ