Romanın ana karakteri Dorian Grey, oldukça saf ve güzelliği herkes tarafından kabul edilen bir delikanlıdır. Dönemin ressamı Basil Harward onun yakışıklılığının etkisinde kalır ve portresini yapmaya karar verir.
Dorian Grey poz verdiği zaman Basil Harward’ın arkadaşı Lor Henry ile tanışır. Henry dış güzelliğe önem verir ve hayatta en önemli şeyin gençlik olduğunu savunur. Henry’nin düşüncelerinin etkisi altında kalan Dorian Grey’in hayatı ve yaşama bakış açısı tamamen değişir. Henry ve Dorian Grey’in sohbetleri ilerken ressam portresini çoktan tamamlamıştır ve kendi yaptığı portreye aşık olmuştur.
Portresi tamamlanan Dorian Grey’in artık tek bir dileği vardır yaşlanmamak. Portresinin daima genç kalacağını bildiği için portresini kıskanır her seferinde. Kıskançlık hissi yaşama olan bağlılığını arttırıp ve hazları peşinde koşmaya mecbur kılar onu. Aşık olup savrulur, yaptıklarından pişmanlık duymayacak kadar duyarsız olur. Dileğine odaklanır yani yaşlanmamaya ve tüm gençliğini zevkleri peşinde harcar. Ve yavaş yavaş tükenir. En kötüsüde yükleneceğini en başından biliyor olmadır. Kendi iç dünyasıyla savaşır ve yenik düşer yaşamaya. Kendisi yaşlandıkça genç kalan portresinden nefret eder.
Tanrı’ya yaklaşmak isteyen bir adamın duası, “Günahlarımızı bağışla!” değil, “Günahlarımızı cezalandır!” olmalıydı.
Yaşamları boyunca bir yerlere ait olabilmenin verdiği
mutiuluk duygusunu tatmamış bir baba ve oğlunun
hikayesi.
Kendi hayatini kaleme alan Mustafa iste böyle başlıyor hikayesine;
Ben o zamanlar on altı yaşındaydım, lise birde. İnce uzun bir oğlan.Saçlarım kirpi gibi dik duruyor; ne yana, ne geriye taranmıyor, beni deli ediyordu. Babam "inatsın inat…..inatçı adamın saçı yatmaz. Dedeme çekmişsin besbelli. Keske annene benzeseydin" diyordu. Keske..
Mustafa'nın samimi anlatımıyla bizde kendi hikâyemize dalıyoruz.
Çünkü; hepimiz bir yolcuyuz ve her yolculuğun uzun bir hikayesi vardır. Biz ancak yazmaya cesaret edenlerin hikayesinden haberdar oluyoruz.
Belki de dinlemeye hazır değiliz , ondadır yolculugumuzun hikayesinin henüz kaleme alınmayışı ne dersiniz??
Mustafa kendi hikayesini yazmaya cesaret ediyor.
hayatı ve karşılaştıkları zorlukları anlatıyor. Babasının
dürüstlüğü, dik duruşu onları her seferinde baska bir
kasabaya göç etmeye zorluyor. Böylece baba oğul birçok gönülde yer ediniyor. Ve en çok da okurların gönlünde...Mutlaka okumalısınız önce kitabını okuyup sonra filmini seyrettim her ikisi de tavsiyemdir.
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202336,2bin okunma