G. Flaubert Salambo adlı eserinde Kartacalıların yağmur ayini sırasında tanrı Moloha'nın ateşten boğazına kendi çocuklarini dahi attıkları kurban etme sahnesini tasvir eder. Bu manzaraların tesiri altında kişi, insanların aslında hayvan olduğu gibi büsbütün yanlış bir neticeye varır. Zira, hayvanlar buna benzer bir şeyi asla yapmaz, kaldı ki hayvanlar âleminde bu şuursuz kurban etme örneğiyle kıyaslanabilecek tek bir feno men de yoktur. Her ne kadar çelişkili görünse de, söz konusu hadiseler tipik birer insani hadise örneğidir. Burada mevzu bahis olan şey, şu veya bu biçimde günümüze değin tekerrür etmekte olan insanların sapmaları ve ızdırapları, hayvani içgüdülerle değil, sonu gelmez yanılgılarla milletlerin ve fertlerin şuursuzca sebep oldukları büyük insanlık dramlarıdır. Kurban etmek her dinde var olagelmiş bir olgudur. Kurban etme olgusunun kökeni açıklanamaz ve absürt olarak kalmıştır. Kurban "öteki düzene" öteki dünyaya ait bir gerçektir. İlkel dinler de bu olgu kimi zaman dehşet verici bir boyut kazanmıştır. Böyle bir kurban, zoolojik çağ ile insani çağ arasında güçlü, elle tutulur, acı verici kesinlikte çekilmiş bir sınıra, menfaat, ihtiyaç ve arzu ilkesine tamı tamına zıt bir prensibin ortaya çıkışına işaret eder. Kurban, gelişme yolunda insan dünyasının başlangıcını gösteren bir dönüm noktasıdır. Çünkü, menfaat hayvani, kurban ise insanidir. Menfaat, siyaset ve siyasi ekonominin, kurban ise din ve etiğin en temel mefhumlarından biri haline gelecektir.