Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1923’te bir konuşmasında, “Avrupa’da hâlâ Türkün her türlü terakkiye hasım bir adam olduğu, mânen ve fikren inkişafa gayrı müsait bir adam olduğu zannedilmektedir. Bu azîm bir hatadır. (...) İşte Avrupa’da mütemadiyen mücadele ettiğimiz bu zihniyet mevcuttur.” diyordu. Mustafa Kemal’in bu eleştirisinde de, Batı nezdinde kabul görme talebi saklıdır yine. Sadece diplomatik düzlemde kalmayan bir tanınma talebi... Nitekim Kemalizmin millî inşa stratejisine, Türkleri ‘fıtraten’ Batılı bir ulus olarak takdim etmeye dönük bir kültürel programa eşlik edecektir. Ama bir yandan, Batı’nın değerlerini Batı’dan çok daha evvel keşfetmiş olma iddiasını elden bırakmadan, modernleşmeyi bir Batılılaşma değil de öze dönüş hareketi olarak tarife dikkat ederek...
11 Nisan'daki olayların en önemlilerinden birisi de Şeyhülislam Dürrîzâde Abdullah'ın, Kuva-yı Milliye aleyhine verdiği fetvalardır. Fakat Osmanlı tarihinde görülenlerin sonuncusu olan ve çok sert hükümleri kapsayan bu fetvalar, hükümet üyeleri arasında çok tartışıldı ve bunların meydana getireceği sakıncalar üzerinde duruldu. Ancak Damat Ferit Paşa, "Bu mesele üzerinde İngilizlerin ısrar ettiklerini ve bu ısrar karşısında kendisinin daha fazla direnemeyerek fetvaların ilan edilmesine söz verdiğini, bu yoldan dönmenin mümkün olmadığını, dönüldüğü takdirde kabinenin, İtilaf Devletleri katındaki güven ve itibarını kaybedeceğini söylemesi, muhalifleri susturdu. Bu fetvalarda, Milli Mücadele hareketini idare edenler, hak tanımayan birtakım insanlardır. Bu kötü kişilerdir ki, İslam halifesinin idaresi altındaki topraklarda yaşayan ve padişaha sadık olan halkı hile, yalan ve dolanla kandırarak azdırmışlardır. Yine bunlardır ki, padişahın emri olmaksızın asker toplamakta, vergi koymakta ve zorla halkınelinden mal ve mülkünü almaktadırlar. Topladıkları paraları askerin yiyeceğine ve donatımına harcayacaklarını söylüyorlarsa da bu gerçek değildir. Çünkü onların tek maksatları keselerini doldurmaktır.
Reklam
Damat Ferit Paşa'yı, dördüncü defa iktidara getiren hatt-ı hümayunda da Kuva-yı Milliye aleyhinde hükümler vardı. Gerçekten Kuva-yı Milliyecilerin yaptıkları hareketler suç telakki ediliyor, bu hareketleri "Teşvik ve tahrik" etmiş olanların cezalandırılması isteniyordu. Onun için bu iktidar zamanında Ali Rıza ve Salih paşaların davranışlarına tamamıyla aykırı hareketler yapıldı, Milli Mücadele hareketine karşı düşmanca ve çok sert tedbirlere başvuruldu, hatta o zamana kadar vatan haini kabul edilerek yaptığı işler, her gün gazetelerde "cinayet" kelimesi ile vasıflandırılan Ahmed Anzavur'a bile, paşalık rütbesi verildi ve kendisi Karesi mutasarrıflığına atanacak kadar ileri gidildi. Ayrıca Damat Ferit Paşa, 8 Nisan 1920'de İngiliz yüksek komiserini ziyaret etti, milliyetçilere karşı padişahın nüfuzundan başka silah da kullanacağını, İzmit, Bolu, Trabzon, Kayseri ve Harput bölgelerinde ayaklanmalar meydana getirebileceğini söyledikten sonra, Bandırma bölgesinde milliyetçilere karşı savaşan Anzavur'un adamlarına depolardaki üniformaları dağıtmayı düşündüğünü bildirdi ve bu adamların İngilizlerce silahlandırılmasını istedi.
Milli Mücadele ile ilgili bilgi ve belge toplama tutkum elli küsur yıldır sürüyor.
Ramazan Topu Oldu
Millî Mücadele sırasında vatanı korumamizi sağlayan bazı maddi miras kalıntılarına da dikkat edilmiyor.
Sayfa 183Kitabı okudu
MİLLİ MÜCADELENİN MİRASI
Önce Millî Mücadele'nin, ardından Cumhuriyetimizin 100., yılını yaşıyoruz.
Sayfa 183Kitabı okudu
Reklam
İttihâdçı kararlarının sonuçları ;
Zira Osmanlı Devleti'nin tarafsız kalamayacağı bu savaşta Almanya'yı tercih etmesi bütün hesapları alt üst etmiştir. Savaşın uzaması , Çarlık Rusya'nın dağılması , Milli Mücadele' yi gerçekleştirecek komutanların ortaya çıkması ve Serv Belgesiyle dayatılan Anadolu'nun ortasında küçük Türkiye hesaplarının altüst olması ve bugünkü sınırlarıyla Türkiye'nin kurulması...
Sayfa 250 - Kronik yayınlarıKitabı okudu
Türkçe okuyan, Türk terbiyesi alan Kürt çocukları ve gençlerini, kendilerini sevk etmek istediniz. Yeni Turan yoluna gideceklerine, ellerine geçen irfan meşalesi ile milli vicdanlarının derinliklerine bakmaya ve o derinlikler ve karanlıklarda ümmi Kürtlerin göremediği hakikatleri görmeye başladılar. Mektep sıralarından mücadele meydanlarına, ihtilalci saflarına geçtiler.
Üçüncü Kısım
Cihanın dört bir köşesinden gelmiş heyetler, bütün devletlerin elçileri, diplomatlar, gazeteciler, hep ayakta, aynı saygı ve dikkat ile Türk namını taşıyan bu "mucize adamı”nın sesini dinliyordu. Selma Hanım bir, Milli Mücadele devrindeki garipliğimizi, kimsesizliğimizi, yetimliğimizi düşündü; bir de, bugünün etrafımızı saran dost ve hayran kalabalığına baktı.
Sayfa 173 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Zaferin Taclanisi
19 Mayıs 1919 Milli Mücadele'nin başı sayılıyor. Bu doğru bir isimlendirmedir.
Sayfa 143Kitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.