Ne var ki, hayat kadar aldatıcı olmayan bu büyük şaheserler, bize önce en iyi taraflarını vermekle işe başlamazlar......
Bu güzellikler uzaklaştıktan sonra dimağımıza karışıklıktan başka bir şey sunamayacak kadar yeni olan üslubunun bizim için anlaşılmaz kıldığı, el değmemişliğini koruduğu bir cümle kalır seveceğimiz...
Her sözümüzde bir ölüm ıslığı
Saçaklı bir korku
Ne rüyalarımızda başka bir hayat
Ne evlerimizde bir sevgi hatırası
Ne yıldızların şarkısı başımızın üstünde
Ölüm ne ki
Yaşıyoruz
Kadınlar olarak, kendimizin ölü ve parçalanmış kısımlarımızı geri çağırmak, hayatın kendisinin ölü ve parçalanmış kısımlarını geri çağırmak bizim meditasyon pratiğimizdir. Ölmüş olandan yeniden bir şey yaratan, her zaman için iki taraflı bir arketiptir. Yaratıcı Anne her zaman Ölüm Anne'dir de ve bunun tersi de geçerlidir. Bu ikili doğa ya da ikili görev nedeniyle bizi bekleyen en önemli iş, çevremizde ve içimizde neyin yaşaması, neyin ölmesi gerektiğini anlamayı öğrenmektir. Yapmamız gereken, ikisinin de zamanlamasını kavramak; ölmesi gerekenlere ölmeleri için, yaşaması gerekenlere yaşamaları için izin vermektir.
Bir yazar birkaç havai fişek patlattı diye hemen şaheser damgası yapıştırıp ortalığı velveleye veriyorlar. Şaheserler o kadar sık rastlanan şeyler değildirler.
Mani çabucak yalnızlığı sahiplenmeyi, zenginleştirmeyi, herkesten
korumayı öğrendi. Cemaatin dışında kendine soluk alacak bir alan, insanın ayağının değmediği bir çocuk krallığı yarattı.
Aleyhimizde verilen hükümlerin sebepleri çok kere bizim kusurlarımız değil, bize bakanların görüslerini bulandıran kendi hisleri, acizleri ve öfkeleridir.
Başkaları daima, kendi hesaplarına uygun görüşlerine inanarak bizi kendimize göre değil, kendilerine göre muhakeme ederler ve çok kere hakkımızda erdikleri kanaatlerin bizim hakikatimizle hiçbir münasebeti kalmaz.
"Söylediğin en cesurca şey neydi? " Diye sordu çocuk.
" Yardım et," dedi at.
"En güçlü olduğun zaman ne zamandı?" Diye sordu çocuk
"Zayıflığımı göstermeye cesaret ettiğim zaman."
"Yardım istemek, pes etmek değildir," dedi at.
"Pes etmeyi reddetmek demektir."