Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mir

...ezilen ulus milliyetçiliği ile ezen ulus milliyetçiliği arasında fark gözetilmesini gerektiryordu.
Reklam
-Kürtçe, cennet ağaçları gibi yemiş vermeye müsait bir dil olmasına rağmen aşılanmamış olduğundan yeterince geliştirilememiştir. Şualar/ Zehra Yayınları/ Sayfa: 660
Sömürgecilik sömürgeleştirdiği insanı kişiliksizleştirmekle kalmaz, toplumun tüm yapısı da kolektif bir düzeyde kişiliksizleştirilir. Böylece sömürgeleşmiş halk, varlığını sömürgecinin varlığına borçlu olan bir bireyler topluluğuna indirgenir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
O zamanlar henüz hayat yolculuğunda bizi nelerin beklediğini bilmiyorduk; ne dünyayı değiştirmenin pek öyle kolay olmadığını, ne de hayat denilen o muammanın tatlı bir rüya değil de, kapkaranlık bir kabus olduğunu biliyorduk.
“Ey Kürtler! Acaba şimdi bir miting yapsam, sizin bin sene evvelki ecdadınızı ve iki asır sonraki evlatlarınızı şu gürültühane olan asr-ı hazır meclisine davet etsem, acaba sağ tarafta saf tutan eski ecdadınız demeyecekler mi, "Hey mîrasyedi yaramaz çocuklar! Netice-i hayatımız siz misiniz? Heyhat! Bizi akîm bir kıyas ettiniz, bizi kısır bıraktınız." Hem de, sol tarafında duran ve şehristan-ı istikbalden gelen evlatlarınız, sağdaki ecdatlarınızı tasdik ederek demeyecekler mi ki, "Ey tenbel pederler! Siz misiniz, hayatımızın suğra ve kübrası? Siz misiniz şu şanlı ecdadımızla bizi rapteden rabıtamızın hadd-i evsatı? Heyhat! Ne kadar hakîkatsiz ve karıştırıcı ve müşağabeli bir kıyas oldunuz" İşte ey Kürtler! Manzara-i hayal üstünde gördünüz ki, şu büyük mitingde iki taraf da sizi protesto ettiler.” (Münazarat)
Reklam
Mükemmeliyetçilik kuralı kişinin kendi gerçekliğinin hiçbir değeri olmadığını, kendi düşünüş ve değerlendirişinin önemsiz olduğunu ifade eder.
Dış dünyada olan bitenlerin kendi başına bir anlamı yok. Olaylara, nesnelere, insanlara anlamı biz veriyoruz.
Ey Kurdê ku navdar î, di bin destê neyaran çi kesî tu? Weke şêrê girêdayî bi zincîrê di qeyd û qefesî tu, Sed sal in di bin destê neyaran ku fîxanan dirêsî tu, Dem hat, were meydanê, çira bêhewes, deng û hesî tu? Cegerxwîn
Evet dengbêj, yani Homeros'un tanrıçası. Sese biçim ve ritim, yaşam ve duygu veren; kelamı, sözcüğü gönül ve yüreği terbiye eden, coşturan, teselli eden bir güç, bir kaynak haline getiren tanrıça...
Hüzün; yüreğin, ruhun terbiyecisi. Hüzün; direnen bir dilin yaşam kaynağı. Hüzün; acıyı, ezikliği, sıkışmışlığı, şaşkınlığı, yenilgiyi, kaybetmeyi ve çaresizliği yaşayan insanın yurdu. Hüzün; Rıfatê Darê'nin gözlerindeki yaş.
Reklam
Cehâletimizin silahıyla asıl bizi mahfeden, içimizdeki garip nåmlar ile hüküm süren parça parça istibdadlar idi ki hayâtımızı tesmim(zehir) etmiş idi. Fakat yine kabahat, o küçük küçük istibdadların pederi olan istibdâd-ı hükümete aittir.
Her zaman başarının sebebi ittifak ve dostlarının iyiliğini istemektedir. Yenilgi ve perişan olmanın nedeni ise her zaman ayrılık ve dostlarının kötülüğünü istemektedir. Şeyh Sa'di Şi- razi çok güzel söylemiş: "Murçegan ra çu buved ittifaq, şîr-i jiyan ra bideranend pûşt." Yani eğer karıncalar birileriyle müttefik olursa azgın aslanın dahi derisini yüzebilirler. Karınca bütün zayıflığına rağmen, ittifaktan dolayı eğer hayvanların en yırtıcı ve güçlüsü olan aslana galip gelebiliyorsa, başarılı olup maksadına ulaşmak isteyen her millet, evvelen muhabbet, saniyen sadakat, salisen ittifak ve rabian de se'y/ gayret ehli olmalıdır.
Nesîhetê Bedîuzzeman Mella Seîd‑ê Kurdî
Ey gelî Kurdan! Îttifaqê de quwet, îttihadê de heyat, di biratiyê de se'adet, hukûmetê de selamet heye. Kapika ittihadê û şirîta muhebbetê qewî bigrin, da we ji belayê xelas ke. Qenc guhê xwe bidinê, ezê tiştekî ji we ra bibêjim:   Hûn bizanin ku sê, sê cewherê me hene, hifza xwe ji me dixwazin. Yek Îslamiyet, ku hezar hezar xûna şehîdane bihayê wê dane. Ê duduyan însaniyet, ku lazime em xwe nezera xelqê de bi xizmeta 'eqlî, ciwanmêranî û însaniyetiya xwe nişanî dunê bidin. Ê sisiyan milliyeta me ye, ku meziyetê da me. Ê berê ku bi qenciya xwe saẍin; em bi karê xwe, bi hifza milliyeta xwe rûhê wan qebra wan de şad bikin.   Piştî wê, sê dujminê me hene, me xerab dikin: Yek feqîrtî ye, çil hezar hemmalê Îstenbolê delîlê wê ye. Ê duduyan cehalet û bê xwendinî, ku hezar ji me da yek «qazete» nikarin bixûnin delîlê wê ye. Ê sisiyan dujminî û îxtilafe, ku ev 'edawet quweta me wunda dike, me jî musteheqî terbiyeyê dike û hukûmet jî, ji bêînsafiya xwe zulm li me dikir.   Ku we ev seh kir bizanin çara me ev e: ku em sê şûrê elmas bi destê xwe bigrin; ta ku em hersê cewherê xwe ji destê xwe nekin, hersê dujminê xwe ser xwe rakin!. Û şûrê ewil* me'arif û xwendine. Ê duduyan îttifaq û muhebbeta millî ye. Ê sisiyan însanê bi nefsa xwe şuẍla xwe bike û mîna sêfîlan ji qudreta xelqê hêvî neke û pişta xwe nedetê.   Wesiyeta paşî; xwendin, xwendin, xwendin û dest hev girtin, dest hev girtin, dest hev girtin.
Kürtleri, ezilen tüm milletler gibi neredeyse hayvan derekesinde bir geri kalmışlığa esir eden istibdattır...
Ey umum Ekrad! Gözünüzü açınız, sabah geldi ve müteyakkız olunuz. Sizin ihtilaf ve vahşetinizde efkâr-ı faside sahibi istifade etmesin. Bu şanlı olan ittihad-ı milleti fena bir hastalığa hedef etmesinler. Zira o vakit bütün millet ve İslâmiyet size davacı olacaktır.
61 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.