Zülfü Livaneli yaşadığımız toprakların acısını, hikayesini iyi biliyor. Aslında yerli yazarların okura dokunan en önemli noktası da bu olsa gerek
Kitapta gazetecimiz Mardin'den çocukluk arkadaşının ölüm haberini alıyor ve Mardin'e gidiyor. Gittiğinde arkadaşının ölümünün normal bir ölüm olmadığını anlıyor. Ezidiler, Şengal Dağı, IŞİD.. Bu üç kelime nasıl bir araya geldi? Ne oldu da hepsi birbirine girdi okuyunca anlıyorsunuz. Sınırdaki mülteci kamplarında belki de gerçekler "gerçekten" gösterilmiyor. Yezidiler'in yaşadığı sıkıntıları demek bile utanç veriyor bana ama yaşadıklarını sadece bir kez okusanız anlarsınız. Hele kitapta Zilan karakterinin anlattıkları kanımı dondurdu. Çok çok etkilendim. Herkes okumalı.
Değil mi ki yaşam bir yerde ölümle -yani yoklukla- sonuçlanıyor, öyleyse nedir bu didinip durma, bu yedim-içtim, aldım-verdim, benim-senin kavgasının anlamı ?