Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Konstantiniyye Oteli
Bir şey kanıtlamak istiyordu onlara; yanlış olduklarını, yanlış davrandıklarını, yaratıcılığı yargılamak gibi olmayacak bir işe soyunduklarını, ne var ki kendilerine benzeyen insanların bütün uğraşlarına rağmen, tarih boyunca gerçek yazını engelleyemediklerini anlatacaktı. Sait Faik'e ne iş yaptığını soran hâkimin, yazar cevabını alması
Sayfa 244 - Yazarın hayal kırıklığına dair - Yazar Emre'nin Editör Nejat ve Eleştirmen HH "Hazakat Hisarlıgil" CevabıKitabı okudu
Molla Cami, Mevlana için ' Peygamber nist, veli dared kitap' demişti. (Peygamber değildi, fakat kitabı vardı demek.)
Sayfa 65 - dirilişKitabı okudu
Reklam
Onlar için önemli olan edebiyat değildi. Batılı editörlerin ve batı basının klişelere uygun oryantalist mal pazarlamaktı. Hin denince fakir, Çin deyince maymun beyni, Türkiye deyince cami, İran deyince molla, Arap deyince recm, Afgan deyince burka vesaire. Oysa bu ülkelerdeki milyonlarca insanın hayatı sadece bunlardan mı ibaretti?
Sayfa 244Kitabı okudu
"Sıcaktan kaçan ve bir ağaç gölgesine sığınan adam, ne gariptir ki, ağaçtan hoşlanmaz da gölgeyi sever." diyor Molla Câmi.
Sayfa 86 - Şule Yayınları
Hüseyin Baykara Sohbeti
Ama Osmanlı şairleri açısın­dan meseleye bakacak olursak bu ilişkinin en güzel örneği, Herat'ta ortaya çıkan ve Batılı araştırmacıların adına Türk Rönesansı dedikleri faaliyette, bir başka tabirle Hüseyin Baykara ile Molla Cami ve Ali Şir Nevai arasında gözler önüne serilen manzarada sergilenmiştir. Çok fazla tetkik edilmemiş olmakla birlikte Herat'ta or­taya konan Türk sanatı, sadece edebiyatta değil, musiki, hat, resim ve süsleme sa­natlarında Anadolu'daki benzer örneklere büyük ölçüde modellik etmiştir. Buna ek olarak Sultan Mahmud'la Şehname şairi Firdevsi ve Sultan Sencer'le Enveri ara­sındaki ilişkiler de şairlerin özlediği manzaralardır. Ama bunların hiç birisi Hüse­yin Baykara'ya yönelik özlem kadar değer taşımaz. Nitekim bu yüzden Anadolu yazı dilinde seviyeli bilim, kültür ve sanat sohbetlerinin adı, Hüseyin Baykara sohbeti (meclisi) şeklinde bir deyim niteliği kazanmıştır.
Sayfa 41 - Mustafa İsen
Molla Câmî
Sıcaktan kaçan ve bir ağaç gölgesine sığınan adam, ne gariptir ki, ağaçtan hoşlanmaz da gölgeyi sever.
Sayfa 71 - Şule YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çok defa düşünürüm: Bâkî ile Sinan acaba dost oldular mı? Süleymaniye’nin yapıldığı yıllarda Bâkî yirmi beşle otuz arasında genç bir molla idi. Bir yıl kadar da Süleymaniye binalarının inşasına nezaret etmişti. Kim bilir, belki de Türkçe’yi o kadar kudretle bükmesini burada, nizamını yakından bilmediği bu sanatın gözü önünde, çıldırtıcı bir
Mollâ Câmi ne güzel tarif ediyor zulmün önce zalimin kendisine zulüm olduğunu: “Bilmiş ol ki, herkese fena muamelede bulunan kimse daima yüzlerce ıstırabın acıları içinde kıvranır durur. Böylelerinin hapishaneye konmasına da gerek yoktur. Çünkü onların bedenlerinin derisi onların hapishanesidir. Bu, onlara yeter.”
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.