Aşağı indikçe, mezar kokusu yoğunlaşıyor. Duvarlar adeta parmaklarının altında hareket ediyor. Giysi kollarından haşaratlar düşüyor. Toprağın derinliklerine ulaştı. İnsan yiyen toprağın. Sanki saatlerdir ilerliyormuş gibi geliyor. İniyor mu, çıkıyor mu, onu bile bilmiyor artık. İnsan nasıl merdivende kaybolabilir ki ?
Kendimi yine her zaman olduğu gibi ,her zamankinden biraz daha fazla yalnız hissediyorum.Yalnızlığım, yakınlarımda birilerini görememem veya yanımda eşim dostum olmamasından değildi; artık anlıyordum ki ,ben bile terk etmiştim kendimi...
Kişinin bilgi ve zekası arttıkça kendi görüşlerine güveni azalır. İnsanların da kendisine daha az güvenen insanlara güveni düşüktür. Dolayısıyla kişinin zekası arttıkça ona duyulan güven azalır.
Merak ediyorum prensesim.
Acaba sis hatıralarımızı bizden çalmasa sevgimiz yıllar içinde bu kadar güçlenebilir miydi? Belki eski yaraların kapanmasına sis izin verdi.
Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim. Ve hiç bir zaman huzur ya da mutluluk vadetmedim. Sana ancak bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım. Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. Ben yalan şeyler vadetmem hiç. Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır... Üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur.
Tarih boyunca fakirler ve baskı altındakiler en azından ölümün eşitleyici olduğunu, zenginin de fakirin de öleceğini düşünerek teselli buldular; fakat bu insanlar kendilerinin öleceğini, zenginlerinse genç ve güzel kalacağını düşünerek rahat edemezler.