Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
72 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Gerek kitaplarıyla, gerek sosyal medya paylaşımlarıyla sevdiğim bir yazar Kahraman Tazeoğlu. Mavi Ev kitabı yazarın ilkokul 5. sınıfa giderken yazdığı bir kitap. Kitabın beğenilmesi veya beğenilmemesi dışında o yaşlarda çoğu çocuğun iki cümleyi bir araya zor getirirken Kahraman Tazeoğlu'nun bu kitabı yazması mükemmel bir yetenek. Kapılar vardır kapanan İçten dışa, dıştan içe… içimizden dışımızdakilere kapattıklarımız ve dışımızdakilerin içe doğru yani bize kapattıkları. Ve bazen bir kapı aralığında unutuluyor adına aşk denebilecek bütün bakışmalar. Üniversitede başlayıp sahilde Mavi Ev de çok farklı bir şekilde bitiyor hikaye. İkiz kardeşin bir kıza Aşk'ını anlatan, az sayfalı ama çok şey anlatan bir kitaptı.
Mavi Ev
Mavi EvKahraman Tazeoğlu · Destek Yayınları · 20111,901 okunma
Ne mükemmel bir cümle !
Ev ölmüştü, tarlalar da ölmüştü; oysa bu kamyon, işleyen bir şey, yaşayan bir prensip, bir davaydı.
Reklam
Bu arada ruh başka bir şey diler ve ister. Hayalperest boşuna külü eşeler gibi eski hayallerini karıştırır, üfleyip alevlendirmek, canlandırılmış o ateşle soğumuş yüreğini ısıtmak ve eskiden ruhuna dokunacak, kanını kaynatacak, gözünden yaşlar akıtacak ve sizi öylesine mükemmel biçimde kandıracak kadar sevgili o şeyi bulmak ve yüreğindeki her şeyi diriltmek için o külde bir kıvılcım arar.
"Her yerde yalnızca ulaşılamayan mükemmel insanlar gördüğüm için ben küçük çocuğun gözünde hiçbir yerde onay bulmayan güvenliksiz, benim içimde kendime doğrultulmuş bir güvensizliğe ve bütün herkese karşı sürekli duyduğum korkuya dönüştü. Yani kendimi o noktada senden genellikle kurtaramadım tabii. Bu konuda yanılıyor olman, insanlarla ilişkim hakkında aslında hiçbir şey öğrenememenden kaynaklanıyordu herhalde, böylece kaçırdığım aile yaşamını başka yerde telafi etmek zorunda kalacağımı kuşku ve kıskançlık içinde (beni sevdiğini inkâr ediyor muyum?) Varsaydın, çünkü dışarıda da aynı şekilde yaşamam sana göre olanaksızdı. Ayrıca bu konuda özellikle çocukluğumda kendi kararıma güvenmediğimden dolayı belli bir avuntum vardı; kendime şöyle diyordum: "abartıyorsun hani, gençlerin hep yaptıkları gibi ufak tefek şeyleri fazlasıyla büyük istisnalarmış gjbu duyumsuyorsun." Ancak daha sonra dünya hakkında bilgim arttıkça bu avuntuyu neredeyse yitirdim.
Dünyanın en güzel çiçeği şüphesiz Annem’dir..
Ahh Annelik... Ne güzel şeysin... Içinde hayata sırtını dönmüş o küçük kız çocuğuna inat; Evlatlarının yüzünde güller Açtırıyorsun... Evet çok yoruldun... yıprandın... Ama yavruna bir kez sarılınca Dünyaya kafa tutuyorsun... Saçın okşansa saatlerce ağlarsın ama; Yavrunun gülüşüyle parçalanmış Kalbini yeniden inşa ediyorsun... Ah Annelik... Ne mükemmel şeysin...
"En büyük yanılgı,"dedi köstebek, "hayatın mükemmel olması gerektiğidir."
Reklam
“Gizli gizli ilerleyerek ancak iş bittikten sonra fark edilebilen bazı hastalıklar vardır: İşte, mükemmel diye övülen modernleşme de beşeriyet için bu tür bir hastalıktır.” -Julius Evola
256 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Zamanda atlamaları en yalın şekilde hissettiğim romandı. Okurken asla kafamı karıştırmadı, her bir cümlesi içime işledi. Travmalar, aile sorunları gibi konuları yine çok güzel ele almıştı Schulman. Birçok duyguyu bir arada hissedeceğiniz ve sizin de Harriet, Yana ve Oskar’a yolculuklarında eşlik edeceğiniz bir hikâye. Bu kitap hakkında her şey mükemmel, kesinlikle bir şans verin.
Malma İstasyonu
Malma İstasyonuAlex Schulman · Timaş Yayınları · 2024117 okunma
“Anne”
Dünyada hiç bir başka değerin yerini alamayacağı tartışmasız en güzel değeri olan “ANNELERİMİZ “ Genç yaşlı yeni veya uzun zamandır anne olmuş bütün güzel değerlerimizin bize sunduğu bu mükemmel günü kutlu olsun
“Kendini gerçekleştirme pek çok kişinin zannettiği gibi kişinin genel geçer doğrulara göre en mükemmel özelliklere sahip olması değil, kişinin mevcut özelliklerini ve potansiyellerini en iyi şekilde kullanır hale gelmesi demektir. Örneğin kendini gerçekleştiren kişi en güzel, en başarılı, en çalışkan ya da statüsü en yüksek olan kişi değildir. Kendini gerçekleştiren kişi kendini olduğu gibi kabul eder. Kendi özelliklerinin, becerilerinin, yeteneklerinin ve isteklerinin farkındadır. Belki en güzel değildir ama hangi yönlerinin güzel olduğunu bilir. Belki her konuda en başarılı değildir ama başarılı olduğu konularda çok iyidir ve başarılarının tadını çıkarabilir.”
Geştalt Terapi
Geştalt Terapi
Ceylan Daş
Ceylan Daş
Reklam
440 syf.
8/10 puan verdi
Kolay kolay elimden bırakamadığım kitaplar listesinde bu kitap. Ortamı, karakterleri, olay örgüsü mükemmel. Son bölümlere kadar tereddütte kaldım neler olduğunu asla tahmin edemiyorsunuz ama sonu bomba gibiydi. Vallahi ne söylesem nasıl anlatsam spoiler olur o yüzden tavsiyem okumanız yönünde. Tella'ya bazen skar'a ve diğer karakterlere zaman zaman sinir oldum neden böyle dedi niye böyle yaptı diye ama sonunda herşey bir düğüm gibi çözülüyor. Tek sevmediğim yanı Skar'ın affediciliği oldu okuyanlar beni anlamıştır bence. Babasından nefret ettim gerçekten. Ve Julianı da sevemedim. Hele ki son sayfalarda. Skar'ın davranışı çok aptalcaydı. Asla affetmezdim ben olsaydım ama kitap bu elbette illa böyle şeyler olacak. Sonu da tahmin ettiğim gibi bitti. Yeni maceralara zemin hazırladı ve ikinci kitabı okumaya geldi sıra.
Caraval
CaravalStephanie Garber · Dex Kitap · 20231,329 okunma
"İnsan kötüdür." Böyle demişti bana en bilge kişiler beni avutmak için. Ah, bugün keşke doğru olsaydı bu! Çünkü kötülük, insanın en mükemmel gücüdür.
Sayfa 307Kitabı okudu
Tek kelimeyle Mükemmel bir söz...
❝Ahlakı zayıf, terbiyesi kıt toplum; içindeki zorbalara ve soygunculara hayranlık duyar!❞ #
Andre Maurois
Andre Maurois
Bob Marley
"Sen kim oluyorsun ki benim yaşadığım hayatı yargılıyorsun? Ben mükemmel değilim ve olmak zorunda da değilim! Parmaklarınla beni göstermeye başlamadan önce kendi ellerinin temiz olduğundan emin ol."
Platon'un dediği gibi kayıp olan ruh eşimizi bulma isteği miydi?
Kendi vücudu ile ilgisi olmayan, protein, yağ, karbonhidrat ve sudan oluşan bir başkası nasıl olur da kendisini dünyanın en mutlu adamı, en mutsuz adamı ya da dünyanın en çok acı çeken adamı gibi hissettiriyordu? Bunun adı aşk olamazdı. Bu 3 harfle açıklanamayacak kadar derin ve acı verici bir şeydi. Bu konuda bir sürü kitap okumuştu adam. Hemen herkes kendince tanımlamaya çalışmıştı bu meseleyi. Oysa bu çok manasız bir çabaydı. Platon'un dediği gibi kayıp olan ruh eşimizi bulma isteği miydi? Yoksa Alman Filozof Schopenhauer'un dikkat çektiği gibi soyun devamını sağlayan, tabiatın bir aldatmacası mıydı? Galen'e göre aşk ne anlatılabilir ne de tanımlanabilirdi. Zira doğuştan kör olan bir insana gökkuşağını nasıl anlatabilirdiniz ki. Ya da doğuştan koku duyusu olmayan bir insana yağmur yağdıktan sonra topraktan yükselen o harika kokuyu nasıl hissettirebilirdiniz? İşte insanlığın başlangıcından beri aşkı yaşamış birçok yazar onu yazdı, birçok ressam onu çizdi ve birçok şarkıcı onu söyledi. Aşkla karşılaşmamış insanlar ise sadece anlamaya çalıştılar. Ama anlamalarına imkân yoktu. Aslına bakalırsa nöro- biyolojik olarak aşk 2 kısımdan oluşuyordu. İlk dönem, yani ilk görüşte aşkı ve tutku dönemini içeren, beyinde fırtınaların estiği dönem. İkinci dönem ise fırtına sonrası daha sakin bir beyinde insanları birbirlerine bağlayan dönem. Aşkın ilk fazı mükemmel bir fazdı. Beynin ödül merkezi üzerinde çok önemli etkileri bulunan dopamin, norepinefrin, vasopressin gibi çeşitli hormonlar bir araya gelerek muhteşem bir etkileşim oluştururlardı.
Sayfa 104 - Popüler Kültür-Bilim Serisi
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.