Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tiyatro, bilimin ona tekrar tekrar taktığı mükemmellik hâlesini mütemadiyen medeniyetin üstünden çıkarıyor. Bilim, büyük bir azgınlıkla ve sürekli olarak bizi ürün bolluğu, kitle üretim, enerji ve insan gücü endeksleri gibi bilgilere boğarken, sanat, eş zamanlı olarak insani çoraklığa, zihinsel ve ahlâkî yokluğa, şiddete vahşiliğe ve anlamsızlığa dikkat çekiyor. Zengin bir dünyada, ihtişam ve güç ortasında, tiyatro, neredeyse istisnasız olarak, öfkeli, ahlâksız ve güçsüz insanı gözler önüne seriyor. Şairler insanlığın hassas duyargaları gibidir. Şairlerin dile getirdikleri endişe ve şüpheye bakılırsa, dünya hümanizme kucak açmaktan ziyade insaniliğini kaybetmekte ve yabancılaşmaya doğru ilerlemektedir.
Medeniyet ve ilerleme
Medeniyet, Avrupa milletlerinin 19 yüzyılda ulaşmış olduğu gelişme ve mükemmellik seviyesiymiş. Kimse tarafından tanımlanmamasına rağmen herkesin bildiği bu kavram, birbirine sıkı sıkıya bağlı olup ayrılmayan maddi ve ahlaki kalkınma demekmiş.
Reklam
_Olmak sözüyle, kişinin hiçbir şeye sahip olmadığı ve istek de duymadığı, yaratıcı bir varoluş biçimini anlatmak istiyorum. _Sahip olmak(olmamak) eğilimi, yaşamlarının ana konuları; para hırsı, şöhret ve yönetim gücüne erişmek olan batı toplumlarına özgüdür. _Sahip olmak eğilimindeki bir insan, mutluluğu başkalarına üstün olmakta ve fethetme,
Mükemmellik mutlak ve kalıcıdır; bu dünyadaki her şey ise onun sadece sınırlı yansımalarıdır.
NOTLAR: Bu sebeple bugün Batı düşüncesi denildiğinde anlaşılan şey, daha ziyade modern düşünceyi karakterize eden; - hümanizm, -teknoloji ve yöntem düşüncesi -özgürlük ve eşitlik kavramları -mekanik evren tasavvuru
Samuel Smiles/ Kendine Yardım
İradenin özgürlüğü konusunda, mantıkçılar ne tür teorik sonuçlar çıkarırsa çıkarsınlar, her birey pratik olarak iyi ve kötü arasında seçim yapmakta özgür olduğunu, akıntının yönünü belirlemek için suyun üzerine atılan bir saman parçası gibi olmadığını, içinde dayanıklı bir yüzücünün gücünü taşıdığını, kendisi için kulaç atabilecek ve dalgalarla baş edebilecek kadar kabiliyetli olduğunu ve kendi bağımsız gidişatını büyük ölçüde yönlendirebileceğini düşünür. İrademiz üzerinde mutlak bir sınır yoktur ve eylemlerimize bakarak, sınırlı olmadığımızı bilir ve hissederiz. Böyle düşünmesek, taşıdığımız mükemmellik arzusu kaybolurdu.
Reklam
Tann’nm varlığım kabul edenlerin görüşleri birkaç başlık altında toplanabilir. Bunlardan biri gerek Batı Yahudi-Hristiyan, gerekse Doğu Müslüman geleneğine uygun düşen veya bu gelenek içinde kendisine en fazla rastlanan ve tanncılık (teizm) diye adlandırılan görüştür. Tanncılık veya teizm, bir tann veya tanrılar olduğunu, onun veya onlann insan!
Bölüm 3: Aziz Augustine'nin Siyaset Felsefesi Özeti
Batı tarihinde Aziz Augustine'nin (MS 354-430) yazıları antik Yunan ve Roma'nın kadim kültürü ile Batı Avrupa Hıristiyan kültürü arasında bir köprü olmuştur. Augustine'in bu rolle nitelendirilmesinin ana nedeni, bir belagat öğretmeni olarak, Hıristiyan Kilisesi'nde psikopos olmadan ve de Hıristiyanlığa girmeden önce, Yunan ve Roma klasiklerini
makale notları-16
Yani sanat, sanat olduğunun sürekli bilincinde olmuş, asla dinin yerini almaya veya onun karşısına bir muhalefet unsuru gibi dikilmeye yeltenmemiştir. Kaldı ki, İslam'da dini-dünyevi ayrımının bulunmaması onun ayırt edici bir özelliğidir. Bu bağlamda İslam estetiğini metafizikle ilgisini asla kesmeyen bir estetik olarak görmek
makale noKitabı okudu
'Hayal Evi' ismi bireyin sanatsal ihtiyaçlarını karşılamak için inşa edilmiş bir yapıyı imâ eder. Çay odası çay ustası için vardır, çay ustası çay odası için değil. Oda ustadan sonraki nesillere mahsus değildir, bu yüzden kısa ömürlüdür. (...) 'Boşluğun Evi' terimi her şeyi kapsayan Taocu teoriyi ifade etmenin yanı sıra dekorasyon motiflerinde
Reklam
Hegel, Bölderlin ve Schelling, Devrim karşısında coşku duymaya başladıkları sıralarda Antik Yunan'a karşı bir hayranlığı da paylaşmaya başladılar (dönemin Alman entelek­ tüellerinde çok sık görülen bir şeydi bu) ve kafalarında bu iki fikir iç içe geçti. Devrim'i yeni bir tür Reform olarak anlayarak bu tutumla­rını sürdürdüler ve bu yenilenmeyi
Nitelik! Erdem! Dharma! Sofistlerin öğrettiği işte bu! Ahlaki görecelik değil. Eski “erdem” değil. Arete. Mükemmellik. Dharma! Akıl Kilisesi’nden önce. Tözden önce. Biçimden önce. Zihin ve maddeden önce. Diyalektikten önce. Nitelik mutlaktı. Batı dünyasının o ilk öğretmenleri Niteliği öğretiyorlardı ve bunun için seçtikleri araç retorikti. Yaptığı şey başından beri doğruydu
Sayfa 340Kitabı okudu
22 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.