mevcudiyetinin hakkını vermek, hiç değilse mazeretini bulmak isteyen insan yalnızca aşka müracaat edebilir.
Yolunu Bulamamak
Bizler yön bulma duyumuzu tamamen kaybettik. Manzarayı, yıldızları, doğayı okumayı bilmiyoruz artık. Hepsi çevremizin dilsiz dekorları haline geldi. GPS’ten çıkan mekanik bir sesin talimatlarını izleyerek yürüyen ya da gezinen görmez görenleriz biz. Yönümüzü bulmak gibi asli bir işi başkalarına, daha da kötüsü, makinelere emanet ettik. Evimizden sadece elli kilometre uzakta, yol sorma ya da bir haritaya müracaat etme imkânımız olmadan doğanın ortasına bırakılsaydık ne yapardık acaba? Bir ihtimal doğru yolu buluncaya dek ne kadar zaman başıboş dolaşırdık? Bu yüzden seyahatin en önemli tarafını, bizi güçlü insanlar kılan şeyi kaybetmiyor muyuz? Temel yolunu bulma, kendi başımıza doğru yönde ilerleme kapasitesi. Artık gerçekten yolunu bulmayı bilmeyen bizlerin, özel yaşamlarımızda ken­dimizi sık sık biraz kaybolmuş hissetmemizde şaşılacak ne var? Her şeyi bildiğimiz, her şeye hâkim olduğumuz iddiasındayız ama doğada, hem de “medenileşmiş” doğada, bir yavru kuş kadar savunmasızız.
Reklam
Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma, onlara tezellül edip minnet çekme, onlara temelluk edip boyun eğme, onların arkasına düşüp zahmet çekme, onlardan korkup titreme. Çünkü Sultan-ı kâinat birdir, her şeyin anahtarı onun yanında, her şeyin dizgini onun elindedir; her şey onun emriyle halledilir. Onu bulsan her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.
Bizde yüksek burjuvaziden bir tek kişi Harbiye'ye girmemiştir. Müracaat bile etmemiştir. Kendini uzak tutar. Onun için Türk Ordusu, tipik bir halk ordusudur.
Sayfa 289Kitabı okudu
"Vahdehu" Şu kelimede şifalı, saadetli bir müjde vardır. Şöyle ki: Kâinatın ekser envaıyla alâkadar ve o alâkadarlık yüzünden perişan ve keşmekeş içinde boğulmak derecesine gelen ruh-u beşer ve kalb-i insan وَحْدَهُ kelimesinde bir melce, bir halâskâr bulur ki onu bütün o keşmekeşten, o perişaniyetten kurtarır. Yani, وَحْدَهُ manen der: Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma, onlara tezellül edip minnet çekme, onlara temelluk edip boyun eğme, onların arkasına düşüp zahmet çekme, onlardan korkup titreme. Çünkü Sultan-ı kâinat birdir, her şeyin anahtarı onun yanında, her şeyin dizgini onun elindedir; her şey onun emriyle halledilir. Onu bulsan her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.
Düşün şimdi ey insan! Bizim Rabbimiz öyle bir sul­tandır ki, gökler, yer ve bunlarda ne varsa hepsi onu tesbih eder, onu anar. Gene bizim Rabbımız öyle bir mâbuddur ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi ona istiyerek veya istemiyerek secde eder. Cebrâil, İsrafil, Mîkâil, Azrâil ve sayısını yal­nız Allah’ın bildiği diğer büyük melekler, onun
Reklam
1.000 öğeden 401 ile 410 arasındakiler gösteriliyor.