mutluluğum 39 derece ateşle yatar
dünyanın 42 derece enlem 26 derece boylamında
öğretirler Edremit’le Van arası kaç saat tutar
kanadı kırık kuş hesabıyla...
Ahmet Erhan, Milli Coğrafya
Ne kadar zamandır böyleyim,
ne kadar zamandır
en yakın dostum özlem,
hatırlamıyorum.
Sanki zaman durdu.
Evet özlüyorum
ve özlemeyi de seviyorum.
Çünkü özlemin içinde
aşkım, mutluluğum, umutlarım var.
XIX İLKGENÇLİK
İlkgençlik yıllarımda sürekli düşünmekten, hayal etmekten hoşlandığım şeylerin neler olduğunu söylesem, sanırım kimse inanmaz bana. Çünkü bunlar ne yaşıma ne de toplumsal durumuma uygun şeylerdi. Ama kanımca insanın toplumsal konumuyla ahlaki konumu arasındaki birbirini tutmazlık, gerçekliğin en şaşmaz belirtisidir.
Kendi içime
SENDEN SONRA
Unutmam mümkün değil adın dilimde ezber
Gönlüme bir başkası, girmedi senden sonra
Çıktığım aşk yolunda sendin bana tek rehber
Gönül gözüm kimseyi, görmedi senden sonra
Pansumanı olmazmış yürekteki yaranın
Faydası yok figanın, faydası yok naranın
Sonu hep ayrılıkmış aşk denen maceranın
Hüzün yüklü yağmurlar, durmadı senden
Sen geliyorsun; kuşlar geliyor bahçelerden Papatya kokusu bir de, sen gelmeden önce
Nasıl tanıyorum bilsen geçtiğin sokakları Biraz mahmur oluyor bakışları
Ölü kelebekler görüyorum sokak köşelerinde Duvar diplerine bırakılmış acılar
Yorgun ihtiyarlar bir de, gençliklerini arayan
Sen tüm sokaklardan geçmişsin meğer Bir asker ağlıyor bir kenarda sessizce Yavuklusunun adını unutmuş gözlerinde
Ne zaman biteceğini askerliğinin
Nereye gideceğini, kim olduğunu
Aklının karıştığı mahzenlerde
Bir adam izlerine bakıyor delicesine
Şimdi sen geliyorsun, biliyorum
Hayallerim geliyor, umutlarım, mutluluğum Hiçbir şeyi görmüyor gözlerim
Gireceğin kapıdan başka
“Diyelim ki gelme saatin öğleden sonra dört, ben saat üç gibi heyecanlanmaya başlarım. Saat ilerledikçe mutluluğum da artar. Saat dört oldu mu yerimde duramaz olurum ve merak etmeye başlarım. Bu da mutluluğun bedeli işte! Ama her gün başka saatte gelirsen, kalbimi ne zaman sana hazırlayacağımı kestiremem. Bu işler törensiz olmaz…”
Dilimin altında özlem var
Ve karışık bir dua
Boğulmuş anılar
Seni getirmez bana
Şiirler bana seni getiremez
Ne de bir yazdan kalan kırıntılar
Bir taş olabilseydim
Uyku ya da rüzgar
İlkbahar yine gelecek
Belki yine mutlu olurum
Bir dilsizin şarkısına benzeyecek
Senden sonra mutluluğum.