Kitap Yorumu//Ölü Kent-İlayda Melis Okurgan
.
Efnan Zahredar, ailesinin biricik kızı, veliahtı, okulunun örnek öğrencisi, şehrn en zenginlerinden biri. Oktar Hazzar, Ölü Kent'in üç zebanisinden biri. İstediğini alacak, istediğini yok edebilecek güce sahip. Kızların peşinden koştuğu, hem acımasız, hem yakışıklı. Efnan ve Oktar'ın karşılaşması ise hem Efnan hem de Oktar için hayatlarının dönüm noktası olacak.
.
Kitap bir watpatt kitabı. Bilirsiniz watpatt tarzını pek okumam, tarzım da değildir. Bu kitap için de üzülerek aynı şeyi söyleyeceğim. Yaş olarak 17-21 yaş arasına daha fazla hitap ediyor. Lise ergen aşkları ve zengin kötü adamlar modu beni hiç açan konular değil zira. 570 sayfalık kitabın 560 sayfasında Efnan ve Oktar'ın tanımlayamadığım aşkını okumak beni aşırı yordu. Son 10 sayfası aksiyonun tavan yaptığı bölümdü. Son 10 sayfa hatta muhteşemdi. 2. Kitabı merak ediyor mutum? Kesinlikle evet! Ama şu aşk olaylarını biraz azaltsak mı ya?
.
Efnan karakterinin ağır ezik, korkak, kendine hiç güveni olmayan, zengin ve prenses kız modeli; Oktar'ın iste atarlı-giderli, emir veren, padişah modunda kötü ve kaslı ölüm saçan serseri tipi beni hayatı sorgulama raddesine getirmiş olabilir tabii. Hayırlısı n'apalım?
Ölü Kentİlayda Melis Okurgan · Perseus Yayınevi · 2020160 okunma
"Öyle haber vermeden gidemezsin Salih, bir iş yapıyoruz burada ve benim sorumluluklarım var. Ödüm koptu."
"Gittim diye mi ödün koptu?"
"Araba gitti diye ödüm koptu, sizle ne ilgisi var? Hem sizi tanımıyorum ki, yani Aziz, ne bileyim sen öyle birdenbire ortadan kaybolunca..."
"Kaybolmadım ki, buradaydım, arabayı şu evin arkasına çekip seni izledim."
"N'aptın?"
"Âşık oldum sana."
"Ne? Ne aşkı bu böyle, durduk yerde, ne?"
"İlk görüşte aşk. Oldu işte, n'apalım oldu, itirazın mı var? İtirazın olsa ne olacak o da başka mesele, ben âşık oldum bir kere."
zeki müren, çocukluğumdan beri dinlediğim, sesine hayran olduğum, hüzünlü gecelerime yoldaş olan, hatta hayatta en sevdiğim kişiler listesinde yer verdiğim, çok büyük bir isim... di... neden geçmiş zaman kipi kullandım? anlatacağım...
radi dikici'nin yazdığı aşkın kavurduğu güneş zeki müren kitabını okudum. zeki müren'in, sanatçı kişiliğinin
"Kuru bir akağaç yaprağı koptu ve yere düşüyor; hareketleri aynı kelebeğin uçuşuna benziyor. Tuhaf değil mi? En hüzünlü ve ölü bir şey, en neşeli ve canlı şeye benziyor." (Sf. 165)
Turgenyev, insanı bir girdap gibi kitabın içine çeken ve bırakmayan akıcı, anlaşılır üslubuyla okuyucunun gönlünü kazanmayı başarıyor. Yazar sizi kaleminin
Kuyunun başında, bahçenin, avlunun, şehrin, denizin, dünyanın ortasında, orta yerinde, yapayalnız durarak, Andronikos'un, kendisine doğru yürümüyormuş da sularda süzülen bir sandalmış gibi geldiğini, yaklaştığını görüyor, ansıyor.
- İlintisi?
- Açık... Devlet adamıdır çünkü... Devlet adamı, toplumun kabul etmediği, ya da pek yakında kabul edeceği kesinlikle belirmeyen hiçbir şeyi, sürgit tutmaz. "Arada bir, denemeler yapmaz" demiyorum, ama geleceği zorlamaz uzun boylu... Milli Şeften, kimileri ihtilalci davranışı bekler. Kimileri de bulduğunu sanıp kendini aldatır. Oysa, İnönü, teğmenliğinden beri devlet adamıdır. Atatürk'le farkı da buradadır. En parlak düşüncelere karşı, İsmet Paşa'dan ilk önce şu karşılığı alırsın: "Çalış, millete kabul ettir de getir." Nitekim, şimdi söylediklerin beni doğruluyor. Milli Şef, İlköğretim Seferberliği'ni öğretmenlerin davranışına bağlamıştır. Göreceksin direnmez! Çünkü köylü tutmadı bu işi...
- Ne demek tutmadı? Ya okutulan binlerce çocuk?
- Aşk olsun! Sen mi soruyorsun bunu? Okuyan köylü çocuğu ne ister? Köyden kurtulmak...
- Yirmi yıl mecburi hizmeti n'apalım?
- Evet, böyle bir şey var ama, bir de atasözümüz var: "Osmanlının yasağı üç gün..." Yüzde yüz eminim, enstitülere girenlerin hepsi: "Ayağımız aylıkçılığa hele bir bassın, Allah'ın izniyle gerisi kolay!" demişlerdir.
Sayfa 34 - İthaki Yayınları, 5. Baskı (2011), Birinci Bölüm, Ortam, 1, ÇatıKitabı okudu