"Hayatla inat olmaz" demişti bir hocam. Ne demek istediğini şu sıralar çok iyi anlıyorum, gerçekten hayatla inat olmazmış.
Bir şeylerden vazgeçmek gerekirmiş bâzen. Bâzı gerçekleri göre göre üs
tüne gidip, hâlâ o şeyi istemeye devam etmek aptallıkmış belki de...
Artık tamam, eyvALLAH. Ne kadar acısa da kalbim öğrendim vazgeçmeyi, istemeyerek de olsa öğrendim. Çünkü öğretirmiş hayat. Çocukken her şey nasıl güzelmiş, vazgeçmek bile nasıl kolaymış. Bir şeyleri isteyip, hayaller kurarken çocuktum, nasıl da mutluydum o hayalleri kurarken. Şimdi nasıl yıkılırmış, yerle bir olurmuş o koskoca hayaller öğrendim. Hayat işte böyle büyütürmüş insanı. Bir kalp taşır insan, kimine hayat dolu bir bahçe olurmuş o kalp kimine vedâlarla dolu bir mezarlık. Üstadın dediği gibi "kalp taşa toprağa gerek kalmadan insanın gömüldüğü tek yermiş" artık birnmezarlık olurmuş insanın kalbi, vedâlarla dolu bir mezarlık. Sadece en çok sevilenlerin taşsız topraksız gömüldüğü tek mezarlık. Âh bu kalp... keşke biraz söz geçirilebilseymiş, küçücük hâlinle kocaman duygulara sebep olmasaydin, vedalarla dolu mezarlığa dönmezdin belki de.
Vardır bunda da bir hayır biliyorum, buna imân edip böyle yaşıyorum. Bu küçücük kalbin yaşattığı ağırlıkların altından kalkabilmek, buna dayanabilmek için duâ ediyorum. Duâ ettikçe güçleniyorum. Ne yaşarsam yaşayım dimdik durabilmeyi öğrendim. Evet, ne yaşarsam yaşayım "bozar mı sandınız acılar?" :) deyip gülmeyi öğrendim, artık büyüdüm....