Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
güzelim sevdiğim kardeşim dostum bağışla beni elim varmıyor adına dokunmağa oysa nasıl da özledimdi o sular gibi sesini senin oysa diyecektim ki nasılsın ikigözüm nasılsın ruhum benim
“Ruhum, ruhunu tanıdı”
Herim b. Hayyân, Hz. Ömer’in kumandanlarından ve Tâbiîn’in zühdüyle zirveye ulaşmış isimlerindendi. Hasan-ı Basrî gibi isimlere üstadlık da yapmış olan Herim, Hz. Ömer’in Üveys-i Kârânî hakkındaki sözlerini işittikten sonra, onu aramak için yollara düşmüştü. Tek dileği onunla görüşüp hayır duasını almaktı. Yemen’de, Hicaz’da, Irak’ta diyar diyar
Sayfa 87 - İz Yayıncılık, 11. Baskı (2017)Kitabı okudu
Reklam
(tarihsiz)26 Sevgili Aliye’ciğim, Sana bu mektubu Edremit’ten yazıyorum. Nasılsınız? Filiz ’in sıhhati ne yolda? Ateşi düştü, kilo aldı mı? İstanbul’dan memnun mu? Sen nasılsın? Fazla şişmanlama ha! Kamp meselesi ne oldu? Dört Ağustos’ta giriyor musun? Ankara’ya bilet aldın mı? Ne zaman döneceksin? Bana birer birer bu suallerin cevaplarını
bağışla beni elim varmıyor adına dokunmağa oysa nasıl da özledimdi o sular gibi sesini senin oysa diyecektim ki nasılsın ikigözüm nasılsın ruhum benim
Bayan Aliye Ali Karanfil Sokak Adalar Apt. No: 11 Yenişehir /Ankara 20. IX. 1943 Sevgili Karıcığım, İstanbul’a geldim, artık benim seyahat bitti demektir, bundan sonra imtihan için dolaşacağız. Önümüzdeki pazar günü İzmir’e hareket ediyoruz. 5 Birinciteşrin saat 16’da (Yani 4’te) Ankara’dayım. Nasılsın? Filiz nasıl? Mektebe yazıldı mı? Hemen cevap yaz, geç kalırsan elime geçmez. İkinizi de milyonlarca defa kucaklar, öperim. S. Ali.
"Oysa nasıl da özledimdi o sular gibi sesini senin. Oysa diyecektim ki; Nasılsın iki gözüm, Nasılsın ruhum benim? Nasılsın Ravzam benim.''
Reklam
Oysa nasıl da özledimdi o sular gibi sesini senin. Oysa diyecektim ki; Nasılsın iki gözüm, Nasılsın ruhum benim?
CANIM ALİYE,RUHUM FİLİZ
Büyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali’yi yakından tanımamızı sağlıyor. Alıntı: •”Sıhhatin hakkında bana acele bilgi ver, gözlerinden milyonlarca defa hasretle öperim sevgili kızım.” •”Sen nasılsın? Keyfin yolunda mı ? Sevgilim, Filiz’im nasıl? Onun bir fotoğrafçıda, hiç olmazsa vesikalık bir resmini çıkartıp gönder. Kendinin de resmini yolla. İkinizi de fevkalade göreceğim geldi.Ben yazları seyahate alıştığım için,uzun zaman İzmir’de kalmak beni sıkmaya başladı.” •”Ah Aliye , benim güzel, iyi kalpli Aliye’ciğim, bana bir daha sakın o mektubuna benzer mektuplar yazma. Ben hayatımda o kadar ağır laflar dinlemeye mecbur oldum, bunlara o kadar sessizce tahammül ettim ki sevdiğim, uğruna hayatımı bile verebileceğim bir insanın bana en ufak bir sitemi beni bugün fevkalade yaralıyor. Açık bir yaraya fiske vuruluyormuş gibi oluyor. Şimdi düşündükçe senin ve benim üzülmemize sebep olanlara kızıyorum adeta...”
(tarihsiz) Sevgili Aliye, Sana İstanbul Hapishanesi’nden 30 Mayıs tarihinde bir mektup göndermiştim. Bu mektuba on günden fazla bir müddet cevap alamayınca çok merak ettim ve Mehmet Ali Cimcoz vasıtasıyla Erol’a telefon ettirdim. Sıhhatte olduğunuzu, fakat mektubumu almadığınızı öğrendim. Acele mektup bekliyorum. Filiz’in karne vaziyetini,
8. XII. 1947 Gönderdiğim Almanca kitapları kütüphaneye koy. Sırça Köşk’ü beğenip beğenmediğini de Mehmet Aliler’e yaz. S. Ali Sevgili Aliye, Ben tekrar İstanbul’dayım. Hiç olmazsa bir hafta kadar hapis yatmadan bu işi temizleyemeyeceğiz. Çünkü beni tevkif etmeden mahkeme gününü tespit etmiyorlar. Herkes beraat edeceğimi muhakkak
Reklam
Oysa nasıl da özledimdi o sular gibi sesini senin. Oysa diyecektim ki; Nasılsın iki gözüm, Nasılsın ruhum benim? Hasan Hüseyin Korkmazgil
Dostoyevski, “İnsancıklar” adlı kitabında: “Çok tuhaftı, ağlayamadım. Ama ruhum paramparça olmuştu.” diyor. İnsanın içine atmasının, güçlü görünmeye çalışmasının en yorucu hali bu olsa gerek. Galiba çok kırılmak da insanda umursamamazlık duygusu yaratıyor. Alıştım zaten, diyorsun ya, he işte o mahvediyor... İçe atmak, içte boğulmak, içte tükenmek… Kendi kendine savaş vermek, başkaları için. Ama artık kendin için, dedim. “Kendim için!” Her şeyden sürekli şikayet eden ya da şikayet etmeye bahane arayan, sürekli mızmızlanan, haksızlığa uğradığını düşünen, dünyanın kendi etrafında dönmesini isteyen, başkalarını sürekli eleştiren, kendine aynada asla bakmayan, sadece kendini düşünen, kendi dertleriyle anı egale etmeye çalışan, sürekli olumsuzluk taşıyan, ruhumu yoran insanlarla bağımı inceltmeye karar verdim. Bir kere bile içten bir “nasılsın, bir derdin var mı?” demeyen, kendi karanlığına beni çekmeye çalışan insanları hayatımdan uzaklaştırıyorum. Benim gökyüzümü de karartmalarına izin vermiyorum Ruhuma, gönlüme iyi gelen ne/kim varsa artık… .
Bu işte, yani ölümünde, senin hiçbir -ama hiçbirgünahın, kusurun ve hatân yok. Onu, cemiyetimizin rezil ve taşlaşmış kayıtsızlığı, sağırlığı, korkaklığı, berbat şarapları, her biri korkunç birer zehir olan Şark yemekleri öldürdü. Türkiye’de vasati yaş 28’dir. Düşün o 50 yıl yaşadı. Yine de iyi. Son günlerde onu ayakta tutan bendim. Övünme şeklinde
Oysa nasıl da özledimdi o sular gibi sesini senin. Oysa diyecektim ki; Nasılsın iki gözüm, Nasılsın ruhum benim?
Oysa nasıl da özledimdi o sular gibi sesini senin. Oysa diyecektim ki; Nasılsın iki gözüm, Nasılsın ruhum benim?
48 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.