Monte Cristo'ya hakarettir bu affedemem ..
"RAKİTİN (Kitabı yavaşça açıp okumaya başlar.) "Monte Cristo se redressa haletant..." " Hoşlanıyor musunuz bundan Natalya Petrovna? NATALYA PETROVNA -Hiç. RAKİTİN -Öyleyse ne diye okuyoruz? NATALYA PETROVNA -Şunun için, birkaç gün önce bir kadın şöyle dedi bana: "Monte Cristo'yu okudunuz mu? Ah okuyun, harika bir romandır." O anda bir şey söyleyememiştim, ama şimdi okuduğumu ve hiç de harika olmadığını söyleyebilirim kendisine..."
"Natalya'', diye düşündü, "Natalya olmuş olsaydı ha­yat benim için de bu kadar ağır, bu kadar ezici olmazdı belki."
Reklam
RAKİTİN Son günlerde sürekli sinirlisiniz Natalya Petrovna. Elinizde olmayan, içsel bir sinirlilik sizinki. Sanki kendinizle mücadele ediyorsunuz, sanki ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Kimi zaman öyle çekiyorsunuz ki içinizi...bir türlü dinlenmeye zaman bulamayan yorgun...çok yorgun biri gibi...
“Mutlu olabileceğini sanmıyorum,” dedi Natalya İvanovna. “Mesele mutlu olmak değil.” “Elbette, ama o kadında yürek varsa eğer, o da mutlu olamaz, bunu isteyemez bile.” “O da istemiyor zaten.” “Anlıyorum, ama hayat...” “Ne olmuş hayata?” “Başka şeyler gerektirir.”
İş bankası yayınlarıKitabı okudu
İlk hayal kırıklığı herkese ağır gelir; ama içten, kendini aldatmak istemeyen, havailik ve mübalağadan uzak bir ruh için dayanılmaz ölçüde ağırdır. Natalya çocukluğunu, akşamüzeri dolaşmaya çıktıklarında hep gökyüzünün karanlık yanına değil de aydınlık, güneşin kızıllığının olduğu yanına doğru yürümek isteyişini hatırladı. Şimdi yaşam önünde kapkaranlık duruyordu, ışığaysa arkasını dönmüştü…
Sayfa 127Kitabı okudu
"Sadece alışkanlık haline geldiği için yaşıyordu"
"Kibir, gerçek üzüntüyle en bağdaşmayan duygudur. Bununla birlikte bu duygu insanın yapısına öyle işlemiştir ki, insan en büyük üzüntüyü çekerken bile onu çok ender olarak uzaklaştırabilir. Kederde kibirlilik, üzgün veya talihsiz ya da katıyürekli görünme isteğiyle ortaya konur ve itiraf edemediğimiz, ama hemen hemen hiçbir zaman, hatta en büyük üzüntüde bile bizi bırakmayan bu bayağı istekler, üzüntümüzü güçten, erdemden ve içtenlikten yoksun bırakır. Natalya Savişna da talihsizliğinden o kadar derin etkilenmişti ki, ruhunda tek bir istek kalmamıştı, sadece alışkanlık haline geldiği için yaşıyordu"
Sayfa 147Kitabı okudu
Reklam
“Tonya Hala aklını oynatmış,, Natalya ise sürgüne gitmiş, her ikisi de aşk yüzünden olmuş.”
Hazırladığı elbise ve başlığı giyerek yastıklara yaslanmış ve son dakikasına kadar papazla konuşmakta devam etmiş. Sonra fakirlere birşey bırakmadığını hatırlayarak, on ruble çıkarmış, bunun kilisede dağıtılmasını rica etmiş; daha sonra istavroz çıkarmış, uzanarak sevinçli bir tebessümle, Allahın adını anarak son nefesini vermiş. Hayatını esef etmeden terk etmiş, ölümden korkmamış, onu bir nimet olarak kabul etmiş! Bu, çok kere söylendiği halde, hakikat olarak pek az görülen bir şeydir! Natalya Savişna ölümden korkmıyabilirdi, çünkü o İncil’in ahkâmına tamamiyle uymuş ve sarsılmaz bir imanla göçmüştü. Hayatı temiz, riyasız bir aşkla doluydu. Onun inancı daha yükseklere ve hayatı daha yüce gayelere ulaşabileceği halde biraz geri kaldığı için, temiz ruhu daha az mı sevgi ve hayranlığa lâyıktır? O esef etmeden ve korkmadan ölmesiyle, hayatta , en iyi, en yüksek bir meziyet göstermiş oluyor. Annemin mezarı üzerinde yapılmış olan küçük kilise civarına kendi arzusu ile gömülmüştü. Altında yattığı ısırgan ve kel otlarının bürüdüğü tümsek, siyah bir parmaklıkla çevrilmişti. Kiliseden çıkınca hiç bir vakit bu parmaklığa yaklaşıp önünde eğilmeyi unutmam.
Geri127
278 öğeden 271 ile 278 arasındakiler gösteriliyor.