Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu yetmezmiş gibi Katerina Fedorovana'ya, Natalya Nikolayevna'nın seni her yaptığını bağışlayacak kadar sevdiğini söylediğini itiraf ettin; ama böyle bir af beklemeye, bunun üzerine bahse girmeye ne hakkın var?
Sayfa 218
Bir kez daha ayrılık.
Dizginleri eyer kayışının üzerine bırakıp tepenin sırtına vardı,tozlu yolun yeldeğirmenine saptığı kavşakta arkasına baktı.Kapıda yalnız Natalya kalmıştı.Serin sabah meltemi siyah,yaslı başörtüsünü elinden kapıp götürmeye çalışıyordu.
Sayfa 1180 - e yayınları 1975 baskısı.Kitabı okudu
Reklam
- Geldim, dedi Selim. Geldim… Senin kocan, senin Selim’in geldi. Neden semaveri yakmıyorsun? Neden kollarını onun boynuna dolamıyorsun? … …Savaştan geldim görmüyor musun? Kolsuzum! Vatan uğruna verdim bu kolu. Düşman mermileri, tankları kırdı kemiklerimi… Kanımı döktüm. Hep vatan için!.. Neden söz etmiyorsun? Elimden geleni yapmadım mı? Savaşmadım mı? Kalbim, kanım, dimağım, terimle savaştım vatan için… Senin vatanın için, Natalya! Bak, bana bak! Kir ve bitler içinde çürüdüm! Altımda toprak, taş, çamur; ateş, rüzgar; aç, yalınayak cephelerde sürüklendim., ölüme koştum senin vatanın için, Natalya! Kendi benliğimi unuttum. Yurduma, kendi halkıma sırtımı çevirdim; kendi kanımdan olanları hakir gördüm. Bir hain oldum halkım için. Kanı benden, kemiği benim kemiğimden öz be öz halkımın varlığını hiçe saydım! Annemden emdiğim sütü kendi kardeşlerime haram ettim. Bu yurdu ve bu halkı esir yapmak için kalbimle ve dimağımla çalıştım. Bu da az! Senin vatanın ve senin milletin için savaştım, kolumu verdim. Niçin bakmıyorsun yüzüme? Değmez miyim? Senin Selim’in değil miyim? Bak kolsuzum. Güçten kesildim; ayağımdaki çizmeleri bile çıkaramıyorum. Ağlıyorum. Kollarını dolasana boynuma! Ben sana geldim. Seni özledim, sana kavuşacağım günleri bekledim. Ilık oda… Seven bir kalple geldim. Sana ipekler mücevherler getirmedim. Sevgimi; sadece sevgimi getirdim. Kolumu bıraktım da sana geldim.
Sayfa 386 - ÖtükenKitabı okudu
Gelişimizden kısa bir süre sonra dedem, bilmem gereken duaları ezberlemekle görevlendirdi beni. Öbür çocuklar benden büyük oldukları için , altın kubbesi bizim evin penceresinden görünen Meryem Ana Kilisesi'nin diyakozundan, okuyup yazma öğrenmeye çoktan başlamışlardı bile. Bana da duaları evde ,Natalya yengem öğretiyordu.Utangaç, çekingen,sesiz,çocuk yüzlü bir kadındı. Öylesine duru gözleri vardı ki, içine bakınca başının arkasını görebileceğimi düşlerdim hep.
Gregor -Natalya
Tuhaf bir insansın sen ... Ay'a benziyorsun : bir erkeği ne üşütürsün, ne ısıtırsın....Seni sevmiyorum .
Sayfa 193 - Altın kitaplar 1967/Moskova baskısı nüshasındanKitabı okudu
Natalya Vasiliyevna, Velçaninov’u yalnız başına gitmeye ikna etmek için çok ısrar etmek zorunda kalmıştı. Sonra? Bu ayrılıktan iki ay sonra Velçaninov, St. Petersburg’da, Natalya’yı gerçekten sevip sevmediğini kendi kendine soruyor ve bunun cevabını veremiyordu. Bu sorunun nedeni ne vefasızlıktı, ne de yeni bir tutku. St. Petersburg’a döndükten sonra yeniden sosyeteye katılmıştı. Çevresinde pek çok kadın olmasına rağmen, iki ay bu kadınlardan hiçbirini gözü görmemişti. Ve kendine sorduğu tüm bu sorulara rağmen günün birinde T.’ye dönecek olsa, hemen yine bu kadının insanı baskı altına alan sihrinin etkisine gireceğini çok iyi biliyordu. Aradan dokuz sene geçtikten sonra, bunun böyle olacağına ilk günkü kadar emindi, fakat bu düşünce artık onun keyfini kaçırmaktan başka bir işe yaramıyor ve Velçaninov, Natalya Vasiliyevna’yı nefretle anıyordu
Sayfa 29 - Bordo-siyah Yayınları
Reklam
Natalya, Selim'in başına gelecekleri önceden biliyordu sanki. Gitmişti. Ama gitmeden önce odayı silip süpürmüş, masadaki bardağa gelincik çiçekleri koymuştu. Şimdi o çiçekler Selim'e: "Selim Selim..." diyorlardı. "Yaşamak mı istiyorsun?.. İşte temiz bir oda, temiz bir yatak, masada seni seven bir kadının elleriyle bardağa konmuş çiçekler... Daha ne gerek sana? Hiç! Yaşa işte. Yaşamak kolay. Ama bir şartla: Gülmeyi bileceksin. Gülmeyi bilirsen yaşamaktan daha kolay, daha tatlı bir şey dünyada yoktur. Evet, gülmeyi bileceksin. Bilmezsen... Al, Selim, Selim! Sen bu toprağın evladı değil misin, Selim! Sen kötü bir insan olamazsın. Olmak istesen bile olamazsın. Sen hafif, ipek tülbentlere bürünmüş. Kırım'ın tatlı havasında soluyorsun. Sen bu toprağın insanısın. Bu güzel toprak kendi bağrından güzel mahsul, güzel buğday, güzel üzüm verdiği gibi yalnız güzel insan yetiştirir..."
Sayfa 161 - Ötüken Yayıncılık
Selim konuşuyordu: - Savaştan geldim, görmüyor musun? Kolsuzum. Vatan uğruna verdim bu kolu. Düşmanın mermileri, tankları kırdı kemiklerimi... Kanımı döktüm. Hep vatan için!.. Neden ses etmiyorsun? Elimden geleni yapmadım mı? Savaşmadım mı? Kalbim, kanım, dimağım, terimle savaştım vatan için... Senin vatanın için, Natalya.! Bak, bana bak! Kir ve bitler içinde çürüdüm! Altımda toprak, taş, çamur; üstümde kar, yağmur, ateş, rüzgâr; aç, yalınayak, cephelerde sürüklendim, ölüme koştum senin vatanın için, Natalya! Kendi benliğini unuttum. Yurduna, kendi halkıma sırtımı çevirdim; kendi kanımdan olanları hakir gördüm. Bir hain oldum kendi halkım için. Kanı benden, kemiği benim kemiğinden öz be öz halkımın varlığını hiçe saydım! Annemden emdiğim sütü kendi kardeşlerime haram ettim. Bu yurdu ve bu halkı esir yapmak için kalbimle ve dimağımla çalıştım. Bu da az! Senin vatanın ve senin milletin için savaştım, kolumu verdim. Niçin bakmıyorsun yüzüme? Değmez miyim? Senin Selim'in değil miyim? Bak, kolsuzum. Güçten kesildim, ayaklarımdaki çizmeleri bile çıkaramıyorum. Ağlıyorum. Kollarını dolasana boynuma! Ben sana geldim Seni özledim. Sana kavuşacağım günleri bekledim. Ilık oda... Seven bir kalple geldim. Sana ipekler, mücevherler getirmedim. Sevgimi; sadece sevgimi getirdim. Koluma bıraktım da sana geldim.
Sayfa 386 - Ötüken Yayıncılık
Natalya Arsenyevna Roslova;
Bizim insanımızın elinde ya silah vardır ya da haç. Tarih boyunca bu böyledir. Başka türlü bir insan olmadı bizde. Henüz.
Sayfa 415 - KafkaKitabı okudu
Natalya Arsenyevna Roslova;
Geri dönüyoruz... Elimle işaret ediyorum: "Bakın, ne kadar güzel bir arazi!" Güneş ufukta yavaş yavaş alçalmaya başlamış. Ormana ve tarlaya ışığını yansıtmış. Bizi uğurluyor. "Evet," diye yanıtlıyor Alman gruptan biri Rusça konuşarak, "güzel, ama zehirli." Elinde bir dozimetre var. İşte o an anlıyorum ki, bu günbatımı sadece benim içini ısıtıyor. Benim memleketim burası.
Sayfa 426 - KafkaKitabı okudu
277 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.