Dün gece bir kitap okudum anne. Ölümü şimdiden bir başarısızlık olarak görmüyorum. Nâzım Hikmet'in de dediği gibi öldüğümde yalnızca yarım kalan bir şarkının acısını toprağa götüreceğim.
Kur'an'ı Kerîm'de okudum, okuyorum da. Roman, hikaye de okurum, belirli aralıklarla. İlmihal, hadis kitapları karıştırırım sık sık. Şiir ile aram eskisi gibi olmasa da kopmuş değil. İslam büyüklerinin kitapları, menkıbeler, akaid kitapları da okurum. Yer yer siyasi, biyografi tarihi kitaplar da okurum. Kısacası aklımın yettiği her türü okurum.
Ne mübarek Mushaf-ı Şerif'i okudum diye çok dindar oldum, ne Nazım'ı, Dostoyevski'yi okudum diye komünist. Tarih kitapları okudum diye tarihçi kesilmedim milletin başına, siyasi kitaplarda okuma yapmak için illa kendi "görüşüm olsun" demedim.
Okuduğum bütün kitapları laf olsun, torba dolsun diye okumadım. Kapağı kapatınca düşündüm hep. Bana yararını, kattıklarını düşündüm. Hala bu minvalde okurum. Belki az, ama öz.
Demem o ki, aklı kıt olan insan okuduğun kitaptan bile yaftalar seni. Onun fikri sabittir, değişmez. Dini paylaşım yaparsın, yargılar. Roman-hikaye-şiir paylaşırsın, önceki paylaştıklarına laf eder. Ne yapsan memnun olmaz, olmayacaktır da. Gelişime, değişim ve dönüşüme, kısacası hakikate kör ve sağırdır.
Siz her türden bol bol okuyun. Okuduğunuzu anlama yolunu tutun. Araştırın. Fikri sabit, görüşü sabit olmayın. Gelişim böyle başlar ve sürer.
Tahir olmak da ayıp değil,
Zühre olmak da..
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş,Tahirle Zühre olabilmekte,
yani yürekte..
Meselâ,bir barikatta dövüşerek
meselâ,kuzey kutbunu keşfe giderken,
meselâ denerken damarlarında bir serumu,
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil,Zühre olmak da..
Hattâ sevda yüzünden,ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin,
ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan,
ama o senden ayrılacak.
Yani sen elmayı seviyorsun diye,
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi,artık
yahut hiç sevmeseydi,
Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden?
Tahir olmak da ayıp değil,Zühre olmak da..
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil..
Kitaba düştüm,
sabahtan akşama kadar okuyorum.
Kitaplar akıllı
kitaplar aptal.
Kitaplar büyük
kitaplar çocuk.
Kitaplar en uzak, en güzel yolculuk
fakat kısır
fakat sensiz...
Kitabı ilk okumaya başladığımda şöyle bir paylaşımda bulunmuştum : “Bu kitabı ben nasıl okuyacağım ki, her okuduğum paragrafta bir şeyler paylaşma hissi yaşatıyor, çevreme bakıyorum, kimle paylaşacağım ki kim beni anlayacak... Heyecanla bir iki deneme yapıyorum, tık yok... İnsanın içinde bir coşku uyandıracak bir düşünce fırtınası başlatacak bir
Ayfer Tunç’un yeni romanı, tek başına bir kadının tüm dayatmalara başkaldırısı diye biliniyor medyada. Kuru Kız, toplumsal baskılardan özgürlüğe kaçış üzerine, bir roman. Hatta bir başarı öyküsü de denilenebilir.
Kitabın adı içeriğini bilmeyenlere ilk olarak kız kurusunu çağrıştırıyor. Ama yazar karakterin meselesini sadece kız kurusu olmadığını
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.
Kurtardım ceylanı avcının elinden
ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından
ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir
ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Çektim kuyudan suyu
ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye
ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak