Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ZeYneP

"Aylar yıllar geçiyordu da şu günlere çare yok muydu? “
Reklam
Varoluşu ve yüklendiği misyonuyla ansiklopedik bilgiler kuşanıp bir faniyi ehlileştiren anneye yüksek onur belgesinin yaraştığını bir ben düşünüyorum. Dünya düşünmüyor. Düşünse bunca kanlı imtihana tabi tutup karşımdaki manzaranın acziyetini yaratır mı? (gazetenin üçüncü sayfasından cumartesi annelerine..)
Sayfa 80 - SumruKitabı okudu
"Bir arkadaşlığın tam olarak hangi anda kurulduğunu bilemeyiz. Nasıl bir kap damla damla dolarken, son bir damla kabı taşırıyorsa; bir dizi iyilik arasından en az biri kalbi doldurup taşırır"

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
.. biz insanlar, kaygı ve telaş içinde yaşayan biz insanlar, gökteki kuşların kaygısız ve masum mutluluğunu da kıskanmalıyız
Hidayet Delikanlı bunalıyordu; varlık yokluk ölüm cennet ömür gerçek hak batıl... Sonra doğru yolu buldu, bunalımlarından kurtuldu. Genç kız bunalıyordu ; acaba keşke nasıl ne zaman kiminle helal-haram... Sonra doğru yolu buldu, bunalımlarından kurtuldu.
Reklam
Bir keresinde ona nasıl yaptığını, dünyayı bu kadar açık seçik anlamayı nasıl başardığını sordum. Meselenin hiç kıpırdamadan durup, hiçbir duygu göstermeden başkalarına, kendilerini açığa vuracak alan bırakmaktan ibaret olduğunu söylemişti
Sayfa 311 - ithakiKitabı okudu
Dünyaya mutluluk ve zevk beklentisi ile dolu olarak adım atarız ve kader bizi hoyrat bir şekilde yakalayıp hiçbir şeyin bizim olmadığını, her şeyin ona ait olduğunu gösterene kadar bunu gerçekleştirmeye yönelik o aptalca umudu koruruz. Nitekim Kader yalnızca sahip olduğumuz ve edindiğimiz bütün her şeyi üzerinde değil, aynı zamanda kolumuz ve bacağımız, gözümüz ve kulağımız, hatta yüzümüzün ortasındaki burnumuz üzerinde bile tartışmasız bir hakka sahiptir, sonra deneyim gelir ve mutlulukla zevkin bize uzaklarda bir ilüzyon gösteren salt kuruntu, ıstırabın ve acınınsa gerçek olduğunu ilüzyona ve beklentiye ihtiyaç duymadan kendini duyurduğunu öğretir. Öğretisi yararlı olursa mutluluk ve zevk aramaktan vazgeçeriz ve acıdan da ıstıraptan da olabildiğince kaçınmaya dikkat ederiz. Dünyadaki en iyi şeyin acısız, sakin, tahammül edilebilir bir varoluş olduğunu kabul ederiz.
can
Bir işle meşgul olan bir grup mutlu moron düşünün. Açık bir alana tuğla taşıyorlar. Tuğlaların hepsini alanın bir ucuna dizer dizmez bunları karşı tarafa taşımaya başlıyorlar. Bu hiç durmaksızın devam ediyor ve yılın her günü aynı şeyi yapmakla meşguller Bir gün moronlardan bir tanesi kendi kendine ne yaptığını soracak kadar duraksıyor. Tuğlaları taşımanın ne gibi bir amacı olduğunu düşünüyor O andan itibaren yaptığı işten eskisi kadar memnun olmamaya başlıyor. Ben işte tuğlaları neden taşıdığını merak eden moronum
Askeri uykusuzluk uyumamak değildir. Derin uykuya hiçbir zaman geçemeden uyandırılmaktır. Yüzlerce kez, aralıksız tekrarlandığında insanın beyni yırtılır ve gözleri yuvalarından düşer. Belleği sarsan ilk depremdir. İkincisi kişinin emir ile çalışan bir makineye dönüşmesi sonucu karar verme düzeneğinin devredışı kalmasıdır. Uyuduğunu sanan beyin rüya görmeye devam eder ve 19 saat uyanık geçen askeri 1 günün içinde onlarca kez ani hatırlama krizleri geçirilir. Ani hatırlama krizleri 304 kez yıkadığınız bir lavabonun üzerindeki aynaya baktığımız anda 6 yaşında yediğiniz bir tokadın acısını hissetmenizdir. Hiçbir zaman düşünmediğiniz, hiçbir zaman hatırlamadığımız her şeyi o an ve yerdeymiş gibi, bir rüyadaymış gibi yeniden yaşamanızdır. Bu krizler sırasında, sabahında eve nasıl döndüklerini bilmeyenlerin arasında sarhoş gecelerinde ne yaptıklarını hatırlayanlar bile vardır. Askerliğin hafıza açıcı tarafı sağlıklı bir etki değildir. Kriz bittiğinde gerçeğe dönmek insanı mahveder. Ani hatırlama krizinden kendisi gibi katil olan ikizi ani unutma krizidir Dakikalar saatler boyunca unutmanızın mümkün olmadığı bilgileri hatırlayamamaz ve kendi geçmişinizden şüphelenirsiniz Bütün bunlar bir G-3le yan yana gelince pek de şirin durmaz. Çok uzaklardaki aileler Biz nöbet tuttuğumuz için huzur içinde uyuyabilir ancak buradaki ailelerin uykuları pek de ağır değildir Çünkü gözlerimizin namlulara benzediğini en iyi onlar bilir.
Sayfa 23 - doğan kitapKitabı okuyor
İşkolik hayat tarzı zorlayıcı ve işlevsel değildir. İşkolik kendini yalnızca istediği için değil zorunlu olduğu için işe verir. İşkolik kendisini insan sınırlarına aldırmaksızın acımasız bir şekilde zorlamalıdır, boş geçirilen zamanlar anksiyete zamanlarıdır ve bir başarı yanılsaması taşıyan etkinliklerle çılgınca doldurulmalıdır. Bu nedenle yaşamak "olmak" ya da "yapmak" la eş hale gelir; olmak için harcanmayan zaman "yaşanmıyor" hayatın başlamasını bekliyor demektir. "Işkolik bireyler zamanı sanki yakındaki bir ölümün etkisi altındaymış gibi görürler ve mümkün olduğunca fazla işi tamamlamak için koşturur dururlar."
Reklam
Insan özel oluşun bir mit olduğunu öğrenince öfkelenir ve hayatın kendisini aldattığını düşünür. Robert Frost'un, "Seninle ilgili küçük şakalarımı affet Tanrım / Ve ben de senin benimle ilgili büyük bir şaka olusunu affedeceğim" derken kastettiği şey tam olarak buydu.
Insan ciddi bir hastalığı olduğunu -örneğin kanser olduğunu öğrendiğinde- genellikle gösterdiği ilk tepki inkâr olur, inkâr, hayat tehdidi ile bağlantılı olan anksiyete ile başa çıkma çabasıdır,fakat aynı zamanda kişinin kendi dokunulmazlığına olan derin inancının da bir yansımasıdır,insanın hayatı boyunca varsayıma dayanan dünyasının yeniden yapılanması için birçok psikolojik çalışmanın yapılması gerekir. Savunma bir kez tamamen çöktü mü, insan "aman tanrım, öleceğim" dusuncesini gerçekten kavradı mı, kendisini aldatılmış hisseder.
Sorulan soruların yanıtını çok iyi bildiğim halde bir türlü sesimi çıkarıp söyleyemediğim zamanlar olmuştur hep. Hayatımda boğazımın kuruduğu; korkunun,tedirginliğin ve utancın sıcak bir kan topu olup ense kökümden aşağıya sızdığı anları hep yaşamıştım. Beni inatçı bir sessizliğe gömen o kan topu, yapmayı ya da elde etmeyi düşlediğim her şeyden vazgeçmeme, sırf sesimi çıkarmaktan ve söyleyeceklerimden korktuğum için kalabalıkların arasından sıyrılıp sesimi yükseltmek yerine kalabalığın içinde kaybolup gitmeyi seçmeme neden olmuştur hep.
Sayfa 146Kitabı okudu
"Piçler hakkında konuşmak insanlara filmler ve haber bültenlerindeki felaket sahnelerini izlerken hissettiklerine benzeyen garip bir zevk verir. Sözünü edebilecekleri konular tükendiğinde tanıdıkları piçlerin hale geldiklerini ve o hale nereden geldiklerini konuşurlar. Çünkü sıfırdan hayatlarını yaratmış insanların hikayeleri kadar hayatlarından bir sıfır yaratmış olanlarınki de gösterişlidir, tabii içinde bulundukları şartlardan tatmin olmayan hırs sahibi insanlar piçler hakkında konuşarak kendilerini iyi hissederler. Çünkü piçlere kıyasla onlar daima iyi durumdadır, zaten piçlere kıyasla ölüler ve sakatlar hariç herkes iyi durumdadır. Sonuç olarak mahvedilmiş hayatlar, yetenekler ve kaçırılmış fırsatlarla dolu yıllar hakkında konuşmak zevklidir eğer o hayatlar yetenekler ve yıllar size ait değilse. "
Sayfa 124Kitabı okudu
"Her Şey Dahil ve herkes dâhi! Artık böyle. Kimse aptal değil ve her şey toptan. Dünya artık bir tatil köyü. Hayatın yeni kuralı bu. Herkes her şeyi biliyor. Sadece ben bilmiyorum çünkü ben her şeyden hariç ve herkesten aptalım."
50 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.