Merhaba sevgili okur,
Virginia Woolf ve onun Kendine Ait Bir Oda’sı hakkında ne yazsam diye uzun uzun düşündüm, düşündükçe karıştım; çünkü bu kitap hakkında ne yazarımdan çok, ben kendime ait odamda ne yazarım diye düşünürken buldum kendimi. Son iki kitap bazı taşları yerinden oynattı. Yazarlığa ve görünmez olma çabasına dair kendime farklı bakış açıları çıkardığım ve okuma listeme yeni kitaplar eklediğim bir okuma deneyimi oldu.
Woolf, birçok yazar ve eserden, özellikle kadın yazarlardan, bahsediyor ve anlatmak istediklerini bu yazarlara göndermelerle izah etmeye çalışıyor. İngiliz yazarları kayırdığını da söylemeden geçemeyeceğim efenim.
Peki bu kadın, ne anlatmak istiyor derseniz, bunu kısaca anlatmak pek mümkün değil ama kendimce şöyle özetleyeyim: Kendi varlığına saygı duyarak, kendine alan ve zaman yaratmak. Herkesin kendine dair çıkarımları olacaktır elbette, olmalı da.
Yazarın iç dünyası hayli çalkantılı ve yaşadığı çağa göre aykırı bir yaşamı olmuş. Kitabında da bu durum fark ediliyordu. Yazarın tüm fikirlerini kabul etmek zorunda değiliz ama haklılık payı büyük mü derseniz, evet büyük derim.
Dilerim bu kitabı okuyanlar, karşı argüman üretmek için değil de, anlatılmak isteneni anlamak maksadıyla okurlar.
Herkese bol bol düşüneceği okumalar dilerim…