Geçenlerde bir Fransız profesörünün yazısını okudum. İlya Ehrenburg'a çatıyor. Ehrenburg Fransız milli kurtuluşu için yapılan kavgayı öven yeni şairleri medh ü sena etmiş de, onların bir çığlığı Mallarme'nin bir şiirine bedeldir filan demiş de, bu suretle sanatı propaganda vasıtası yapıyormuş da, bundan dolayı profesör hiddetlenmiş. Düşündüm, ne garip! Şair, mesela Baudelaire, Mallarme, Verlaine, ümitsizliklerinden, ölümün hayattan güzel olduğundan, geçmiş zamanların hasretinden, vefasız sevgililerinden, Allahın kudretine sığındıklarından, sarhoşluğun meziyetlerinden, hatta oğlancılıktan bahsederler, bunun gibi şeyleri dillerine dolar ve bunu ustaca söylerlerse propaganda olmuyor. Ama bunların aksini ne kadar ustaca söylerse söylesin bir şair, propagandacı oluyor. Hani gayet basit bir misalle anlatmak istese insan şöyle olacak: Şarabın, rakının, sarhoşluğun medh ü senasını yaptın mı, sanat eseri verdin, yok tersine, metinde ayıklığı medh ü sena ettin mi Yeşilay propagandacısı oluyorsun. Ne komik iş, değil mi? Bir yandan da tutturuyorlar : "Güzel", "güzellik" diye. Peki sarhoşluk mu güzel, ayıklık mı?