Nasıl başlasam bilemedim.. Ne desem ilginizi çeker ki? O zaman şöyle başlayayım:
Ben şahane bir kitap okudum, not alıyorum belki faydalanan olur..
Önce bu kitabı okumaya başlama serüvenimi yazayım; okumak için her seferinde kırtasiyede elim gitti ama canım arkadaşım etme daha okumadığın bir sürü kitabın var dedi =) Demek okumak için en iyi zamanı kolluyormuş.. O kadar güzel bir zamanda okudum ki.. Hani istesem ancak bu kadar denk gelirdi. Yeni başlangıç yapacaklara, yeni bir iş, yeni bir şehir artık o her neyse yanınızda yalnızlığınıza, korkunuza, düşlerinize eşlik edecek çok iyi bir dost bu kitap. Dostumu çokça önereceğim ki yalnız kalmasınlar. İçindeki on emri bir sayfaya yazıp bir yere asacağım. Her içim sıkıldığında dostuma sığınacağım..
.........
Kitapta böyle bir yer vardı ve kafanızdakilerle doldurmayın demişti. Doğru alelade bir boşluk sadece! Ne yazılacağına karar verilmemiş......
Lafı uzattım, bitireyim:
“Yolun açık olsun, dedi.
Gerçekte söylenecek tek söz de buydu: Yolun açık olsun.”
(sayfa252)
Yani kitap için ne diyebilirim, bilemedim. Bana göre iyi desem iyi değil. Kötü desem kötü değil. Çoğu okur kitabı çok fazla beğenmiş ama ben çokta beğenemedim. Yazarın hayal güçü çok renkli, kabul ediyorum fakat biraz fazla suni bence.
Ben okuduğum kitabın içinde bir gerçeklik isterim yada o tarz kitapları çok fazla seviyorum belki ondan çok yapay geldi konu, bilemedim.
Tavsiye eder miyim? Ederim ama kime?
Hayaller üzerine yazılmış, gerçeklikten uzak polisiye-gerilim sevenlere:)
Kitabın en sonunda şişe içinde gelen cinayetlerin deşifresi kitaptaki konunun büyüsünü daha da geriye düşürmüş bence. Gerek var mıydı böyle bir açıklamaya? Kitabın bende eksilere düşmesine sebepte bu bölüm oldu açıkçası.
Spoiler vermek istemiyorum ama şunu yazmadan geçemeyeceğim. Bir insan sırf çözülemeyeceğini düşündüğü bir dizi cinayetler işleyip sonra kendini de kanıtsız bir şekilde nasıl öldürdüğünü detaylı bir şekilde anlatan bir mektup yazıp, bir şişe içine tıkıştırıp denize atıyor. Denizci şişeyi buluyor ve polisler Asker Adasında’ki cinayetleri çözümlüyor -tabi okurlar da her şeyi öğreniyor burada-
Sevil Atasoy’un ‘Kanıt’ dizisinde bir repliği var ya o geldi aklıma: “kusursuz cinayet yoktur.”
Öncelikle kitabı okumaya başladığımda kendini zeka küpü olarak gören biri ile yaşadığım anıyı da paylaşayım"bu saçma kitabı mı okuyorsun... Adam hem yahudi hem geymiş.." dedi..Yazılmış o kadar fikirden eleştirdiği noktaya bakınca ne desem bilemedim..Kitaba gelince Yazar yönetim biçimlerine dair görüşlerini paylaşırken Churchill'in sözleri ile demokrasinin ne kadar kötü bir sistem olduğunu söylüyor... teorik olarak (belki uzak gelecekte olur...olursa da nasıl olur tartışılır..) dünyada tek toplum hülyası...dinlere değinirken islam ve hıristiyanlık başta diğer dinler nasibini alırken yahudileri eleştirmekten uzak durmaya özen göstermiş yine(sadece bir konu başlığında eski çağlarda yahudilerin insanlığa dair pek etkisinin bulunmadığını itiraf etmiş)...Göçmenler,laiklik ve ulusalcılık üzerine söyledikleri düşündürücü...Daha da düşündürücü olan ise yapay zeka için yazdıkları..Facebook,twitter,vs.. etkisi korkutucu geldi..Bizim arap baharı dediğimiz kendilerinin facebook,twitter baharı dediği kurgu düşündürücü... İlgi çekici konular var..Olmaz olmaz dememek lazım... "LIKE THE USA,CHINA,GERMANY,JAPAN AND IRAN,ISRAEL SEEMS TO UNDERSTAND THAT IN THE 21. CENTURY THE MOST SUCCESFUL STRATEGY IS TO SIT ON THE FENCE AND LET OTHERS DO THE FIGHTING FOR YOU "You know less than you think
Ay nereden başlasam bilemedim.
Kitap ile başlayayım bari.
Viktorya Döneminde yaşayan hamile bir kadına bebeğinin beyni nakledilir ve vücudu genç yaşlarda ama beyni gelişim göstermemiş bir kadın çıkar ortaya. Biz de o kadının pek çok yönden gelişimini takip ederiz.
Yazar bir yandan bize gelişimini sunarken bir yandan da o dönem ve ardından
Bu kitap Begüm Çakır'ın önerisiyle listeme ekledim. Elime geçmesi için biraz fazla zaman geçmiş. 3 yıl kadar... Ama nasıl aklımda kalmışsa unutmamışım.
Mini minnacık bir kitapçık. Aşkı konu aldığını bildiğim için incecik neyi, ne zaman anlatacak dedim!. Önyargımı kıramadım gitti.. Ambalaja takılıyorum. İçindekine ayıp oluyor!?
O kadar tatlı bir kitaptı ki... Nasıl desem içimi ısıtan türden desem abartı mı olur? Abartıyı fazlasıyla hak ediyor. Ben abartıyorum en azından:
Fazlasıyla Romeo ve Julieti hatırlatan aynı tadı verebilecek bir kitap. Mektuplaşmalarında nasıl bu kadar kısa, açık ve özgün cümleler kullanıldı bilemedim...
Aşkın kitaplarda yer edinmesi değişmiyor, verdiği haz, duygular hep aynı coşkuda. Kişiler değişiyor, üslup değişiyor, yazar değişiyor ama aşk hep orda duruyor. Kimileri onu yaşıyor, kimileri yazıyor, şahit olan da var, hiç tatmadan, bilmeden acısını, hüznünü çekmeden yaşayan da var. Sahi yaşıyor mudur aşkı bilmeyen?
Veda edelim Heloise mektubundaki yazıyla:
“Ne zalimdir şu erkekler!
Bize aşkı öğretirler, sonra çeker giderler. Biz ise hâlâ... Zalimsin sen de!
Yazmıyorsun bana.”
(s. 43)
Abelard ve HeloiseRonald Duncan · Helikopter Yayınları · 20182,396 okunma
Martı, yazarın okumuş olduğum ilk kitabı oldu. Yazarın yazım tarzı yada diğer kitapları vs. buna dair herhangi bir bilgim yoktu.
Göl manzaralı bir çiftlikte geçen 4 perdelik tiyatro oyunu (Dram) olan kitap, diyaloglar şeklinde ilerliyor (dümdüz diyaloglar şeklinde değil). Kitap,
Ne desem bilemedim. Hani bazı kitaplar vardır okursun akıp gider ama bitince de aklında kalmaz sonra hatırlamazsın bile, bu kitap o hissi yarattı bende. Bir kitaptan çok şey kazanabilir insan, bazen anlamını bilmediğin küçük bir kelimeyi bile katabilir dağarcığa. Ancak bu kitap ne bileyim, yazarın emeğine saygım sonsuz, ancak her gün sabah kuşağında yayınlanan diziler gibi. Umarım anlatabilmişimdir.
"Yüzünde çiçek açtırmadığınız insanların en son mezarında da çiçek açtırmayın."
Ben bunu yaşadım ve çokta sinir oldum. Yaşarken -kim olursa olsun- acısı ve yarası olduğunuz insanların mezarında size gözyaşı dökmek bile hak değil ki daha mezarına çiçek koymak? Hayırdır öldürdüğünüz mutluluklarını bir çiçekle mi kapatmaya çalışıyorsunuz?
“Hayatımız bazen kirli bir su birikintisi gibi bir yer olabilir. Ancak bu hikaye o kirli su birikintisinin içinde bile parıldayan yıldızlar olduğunu unutmamanın hikayesidir.Bu kitabın bugün yıldızların parılladığı kirli su biri birikintisinde yürüyecek çocuklara bir tür kılavuz olabileceğine inanıyorum zor ve korkutucu olabilir ancak kaçmadan,