Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
kırmızı deynek
Havanın yüzünde bir kırlangıç sürüsü Ve yabanıl ak atlar doludizgin Bu sabah, bu sabah öylesine güzel ki Bu sabah yağmur yağacak Bu sabah gün açacak Bu sabah tekmil tornurcuklar patlayacak Bahar patlayacak Köpükler, bulutlar patlayacak Özlemierin en güzeli, tozlu bir özlem Topraktan yeni çıkarılmış Üç bin yıllık yunan şarabı Atların kara
Sayfa 85 - Yapı Kredi Yayınları
Gazze'de KATLİAM var!
Hep böyle gitmezki, talihin bize, Güldüğü zaman da gelecek duur...dur. İmanın önünde küfürün dize, Geldiği zaman da gelecek duur...dur. Öyle bir geldiki, Eylül-ü Seksen, Ne Ebucehil'i, ne put'u noksan. Ne olursa olsun yer ile yeksan. Olduğu zaman da gelecek duur...dur. Gelecek vallahi, gelecek bakın, Sıkın dişinizi az daha sıkın,
Reklam
Kudüslü Çocuğun Vasiyeti
Bu vasiyeti yazmak nerden aklıma geldi bilmiyorum. Muhammed Dürre'nin okul yolunda terör devleti israil askerleri tarafından haince öldürülmesinden sonra, korkup okuldan almıştı annem beni, o günden beri hiç birşey yazmadım. Oysa okula gitmeyi, okuyup pilot olmayı o kadar çok istiyordumki! .. Okulu bıraktıktan ve göğümüzü annemin 'duman
Benim kalbim bu kadar büyük değil diyorum bazen kendime.nasıl bu denli sıkışabiliyor.bunca sıkıntı nasıl dolabilir küçücük bir et parçasına aklım almıyor.ruhum desem eksik kalacak kadar tenimde hissettiğim tüm acılar.zihnimse yine yetersiz anlam vermeye.oturmuyor yani bir şekilde.insan ruhu ve bedeni bir olsa da fazla gelecek kadar çok keder var, gözlerimin ve kulaklarımın şahit olduğu...şampiyonluk kadar söz konusu olmayan başı kopmuş bebek bedenlerini hazmedemiyorum.bizim elimizden bir şey gelmiyor ve zalimler en şiddetli ateşi haketsinler diye bekletiyor Allah.ama nasıl dayanmalı nasıl davranmalıyız.gözünü kapatsan zalimlerden olacaksın, dayanıp görmeye kalksan, ciğerin yanıyor ama senin tanıdığın biri ya da senin memleketlin olsa 1 saat sonra normale dönemeyeceğini de biliyor, üzülmenin kahrolmanın bile hakkını veremediğini düşünüyorsun.bu değil biliyorsun, ne olması gereken ne vicdanını rahatlatacak olan..ve daha korkuncu, rahatlasa vicdanımız önemi kalmayacak mı olmuş olanların?.. nasıl bir garip hal ki, kendi derdine, hastalığına ağlayabiliyorsun ama hakkın olmadığını biliyorsun.teselli bulamadan yine ağlıyorsun, bir işe yaramıyorsun, kendi derdini kaldıramıyorsun bi yolu yok biliyorsun..ahh ne zorsun ahir zaman
256 syf.
9/10 puan verdi
Şafakparesi, Fırtınaışığı Arşivi serisinin ara kitaplarından biri; Sınırsız Arcanum'dan (içindeki bir bölümden) sonra ise ikinci. İki ara kitabın da verdiği keyif harikaydı ama Oathbringer'dan sonra Şafakparesi bana az da olsa tatlı bir mola hissi verdi ve bu o kadar iyi geldi ki anlatamam. İlk karşılaşmamızın ardından Rysn'i
Şafakparesi
ŞafakparesiBrandon Sanderson · Akılçelen Kitaplar · 202277 okunma
752 syf.
8/10 puan verdi
Uyuyan Güzeller
İçimden bir ses bu kitabın yarısından fazlasını babasının değil de kendisinin yazdığını söylüyor. Çünkü Evie hariç kitapta kafa karıştıran hiçbir şey yok. Kadınlar uyuyor ve sonunda ne olacak? Bu iş nasıl sona erecek diye aşama aşama kitabı okuyorsunuz. Tabii ki heyecanla ve merakla okuyorsunuz ama sonu o kadar basit ki 'lan bunu mu'
Uyuyan Güzeller
Uyuyan GüzellerStephen King · Altın Kitaplar · 2018693 okunma
Reklam
-Merhamet göstermeden, nasıl merhamet umabilirsin? -Yanlış bir şey yapmadım ki hükümden korkayım! Aranızda satın alınmış birçok köle var. Eşeklerinize, köpeklerinize, katırlarınıza yaptırdığınız Ne kadar adi ve aşağılık iş varsa Aynısını layık görürsünüz onlara da; Çünkü adamları para verip aldınız. Peki şimdi size, ‘Onlara özgürlüklerini verin, Mirasçılarınızla evlendirin’ desem! Niye bunlar yük altında bu kadar ter döküyorlar? Onlar da sizler gibi kuş tüyü yataklarda yatsınlar, Onlar da sizin damak tadınızla beslensin! Cevap olarak ‘O köleler bizim,’ dersiniz. Benim de size cevabım aynı.
408 syf.
5/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Hayal kırıklığı yaşattı bana. O baba ve piç'teki anlatım ne bileyim bir bit palas'taki anlatım ya da bir iskender değildi. Olmamış ısınamadım beğenemedim. Neden bir incir ağacını konuşturmuş ki anlattığı bir şeyde yok. 1974 Kıbrıs harekatını anlattı desem o da yarım yamalak. Bir aşk hikayesi anlattı desem o da yarım yamalak. Biraz konudan bahsedecek olursak Ada Londra'da yaşayan yakın zamanda annesini kaybetmiş bir ergen. Kıbrıs'taki akrabalarının hiçbirini tanımıyor bir gün öğretmeni ödev veriyor aile büyüklerine geçmişe dair röportaj yapılacak. O arada hiç tanımadığı teyzesi Meryem Londra'ya geliyor. Kardeşi Defne'nin cenazesine bile gelmeyen teyze bir anda çıkıp geliyor orası da değişik. İşte babası Kıbrıs rumu annesi Kıbrıs Türkü imkansız aşk falan filan. Sonra adanın ayrılışı aşıkların ayrılışı. İncir ağacının araya girip ne diyor bu da dediğimiz bir muhabbet. Baya zorlama bir kitap olmuş.
Kayıp Ağaçlar Adası
Kayıp Ağaçlar AdasıElif Şafak · Doğan Kitap · 20231,617 okunma
GECE YARISI KAPIMA KERTENKELE BIRAKAN GİZEMLİ YARATIK
Gecenin bir yarısı, tek odalı odamda yatağımda uzanmış, uyku tutmayan gözlerimle telefonumla dünyadaki gelişmeleri takip ediyordum. Derken kapıdan gelen sesler dikkatimi çekti. Miyavlayan bir kedi sesi. Üstelik tam da kapımın önünde. Kapıyı açtım ve karşıma tanıdık bir sarı renk çıktı: Sarı Dişi! Birkaç günde bir uğrayan, ofisin önünde arada bir
Güzellik Bir Bütündür, Bölünemez!…
Güzellik bir bütündür, bölünmez. En güzel tabloyu bin parçaya bölsek, yine bölmüş sayılmayız. Her parçası ayrı ayrı güzelse. Sen de öylesin bir bakıma. Her yerini ayrı ayrı sevmekle, sana bir bütün olarak tapmak arasında hiçbir fark yok. Tutsam gözlerin desem. Günün her saatinde gözbebeklerinin aldığı eşsiz renkleri anlatmaya kalksam. Bakışlarının, dudaklarından çıkan kelimeye uygun bir anlam taşıdığını söylesem. Çoğu zaman kirpiklerinin arasında bir güneşin doğuşunu seyrettiğimi, gözlerine baktıkça ilahi bir musikiyi duyar gibi olduğumu, bakışlarının bir şiircesine beni mest ettiğini bir kere, bin kere, bir milyon kere daha haykırsam; ne çıkar…? Sen yalnız göz değilsin ki! Tutsam dudakların desem; dudak larının hiçbir dudağa nasip olmayan tadını söylesem, öpüşlerinin kanılmazlığını anlatsam ve seni her görüşümde yeniden bir kere daha dünyaya geldiğimi bir kere, bin kere, bir milyon kere tekrarlasam; ne çıkar…? Sen yalnız dudak değilsin ki! Tutsam tenin desem; teninin kokusunu versem çiçeklere. Tutsam ellerin desem; ellerinin saçlarımı okşayışındaki şefkati versem bütün hastalara, yoksullara, öksüz çocuklara, bütün bedbaht insanlara. İnan o zaman çiçekler daha güzel, insanlar daha mutlu olurdu... Senin güzelliğinin anlamı, bütün güzellikleri anlamsız kılıyor artık.
Sayfa 237Kitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.