Yeryüzünün en iyi kadınıydı. Yüzü kızarmadan yüzüme bakamıyordu. Gel, dediğim zaman geliyor, git, dediğim zaman gidiyordu. Sustuğum zaman susuyordu. Yalnız ne yemek istediğimi soruyordu. Yalnız bahçede hangi çiçekleri görmek istediğimi soruyordu. Bugüne değin ne yaptığımı sormuyordu. Bundan böyle ne yapmayı düşündüğümü sormuyordu. Verirsem
Sayfa 78 - Sel Yayıncılık
"ne var ki ben, kendimle ilgili bazı meseleleri hâlâ çözebilmiş değilim. rendekâr düşünüyor olmasından varolduğu sonucuna çıkarıyor. ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım, ama kimim? galata'da, yelkenci hanı bitişiğinde ikamet eden uzun ihsan efendi mi, yoksa bugünden tam üç yüz sekiz yıl sonra, sözgelimi izmir'de oturan mahzun ve şaşkın adam mı? hangimiz düş ve hangimiz gerçek? düşünüyorum, o halde ben varım. düşünen bir adamı düşünüyorum ve onun, kendisinin düşündüğünü bildiğini düşlüyorum. bu adam düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. ve ben, onun çıkarımının doğru olduğunu biliyorum. çünkü o, benim düşüm. varolduğunu böylece haklı olarak ileri süren bu adamın beni düşlediğini düşünüyorum. öyleyse, gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek, ben ise bir düş oluyorum
Sayfa 237 - iletişimKitabı okudu
Reklam
"Yüreğim bir hain," dedi delikanlı Simyacı'ya, atlarını biraz dinlendirmek için durduklarında. "Devam etmememi istiyor." "Ne ala," diye yanıtladı Simyacı. "Bu da yüreğinin diri olduğunu gösteriyor. Şimdiye kadar elde etmeyi başardığın şeyleri bir düşle değiştokuş etmekten korkması kadar doğal ne var."
Sayfa 152Kitabı okudu
" Saniyenin onda biri kadar göz göze geldiler, ama bu kadarcık süre bile Winston'ın, O'Brien'ın kendisi gibi düşündüğünü anlamasına yetti; evet, anlamıştı! En küçük bir yanılgıya yer yoktu. Sanki kafalarının içindekiler gözlerinden geçerek birbirine akıyordu. O'Brien, "Senin yanındayım" der gibiydi. "Ne düşündüğünü, ne hissettiğini çok iyi biliyorum. Ne kadar aşağılandığını, ne kadar nefret ettiğini, ne kadar tiksindiğini biliyorum. Ama merak etme, yanındayım! "
Sayfa 41
"Ne düşündüğünü, ne hissettiğini çok iyi biliyorum. Ne kadar aşağıladığını, ne kadar nefret ettiğini, ne kadar tiksindiğini bıliyorum. Ama merak etme, yanındayım!"
İran'da hürriyet mücadelesine atılanlar, büyük başarı kazanmışlardı. Muzaffereddin Şah, parlamentoyu açmak zorunda kalmıştı. Anayasa ilan edilmişti. Venizelos Girit'te aynı dava için ortaya atılmıştı. Ali Fethi: -Bizde neden böyle adamlar çıkmaz? Diye hiddetini ifade etti. Bunun üzerine nedense masada bir sükut hasıl oldu. Mustafa Kemal, derin bir düşünceye daldı. Arkadaşlardan biri neden sonra ona döndü: -Ben senin ne düşündüğünü biliyorum. Muhakkak neden ben çıkmayayım, diyorsun. Mustafa Kemal, birden atıldı: - Evet, öyle düşünüyorum, neden bir Mustafa Kemal çıkmasın? -Ne için bizden de çıkmamalı, mesela sen, mesela Ali Fuat neden bir Mustafa Kemal çıkmasın? Hem ihtilalden bahsediyoruz, hem bu kadar teşkilata sahibiz, buna mukabil, İstanbul'un tazyiklerine boyun eğiyoruz, ses çıkarmıyoruz. Sonra da İran'daki, Yunanistan'daki hürriyet hareketlerine gıpta ediyoruz. Bir başa hasret çektiğimizi söylüyoruz, ben baş olabilirim, diye ortaya atıldığım zaman herkes susuyor, sonra da ihtilalin salahiyetli kimseleri olduklarını söyleyenler bir korku içinde çekilip gidiyorlar. Bu nasıl iş? Yok öyle şey, hemen toplanmalı ve bir karar vermeliyiz.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.