Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biz birbirimize tutunmuştuk ve 17 yaşımda bize tutunmak isteyen yavrumla huzur dolu evimiz cennet bahçesine dön­dü adeta. Tek sıkıntımız maddiyattı. Her ne kadar dert etme­sem de eşim zorlanıyordu. Bir şeyler yapmalıydım, ama na­sıl? Kızım daha 1 yaşındaydı, ben ise henüz 18. Sonunda kızımla çalışabileceğim bir iş buldum: Kreşte aşçılık. Hem yemek
Sayfa 20
...Müslümanlar felsefe öğretimine şu akideyle başlıyorlar: "Hiçbir şey yoktur ki aksi söylenemesin. Gençlerin zihnini böyle çalıştırıyorlar; okulda ödev olarak, ileri atılan her iddiaya zıt bir fikir bulup ifade etme şartı koşuyorlar ki bu onlara hem düşünce ve hem de konuşmada büyük bir kabiliyet kazandırıyor. Lakin ortaya atılan her önermenin aksi ileri sürülünce, o zaman şüphe doğar ve insan bunlardan hangisinin doğru olduğunu bilemez. Halbuki şüphe ile rahat huzur yoktur; çünkü şüphe insanı daha esaslı bir araştırmaya, tetkik ve karşılaştırmaya sevk eder. Bu yüzden insanoğlunu huzura kavuşturan hakikat, iyi yürütülmek şartıyla bu tecrübeden doğar. (...) Görüyorsunuz ki bu öğretinin hiçbir eksiği yoktur ve bizler de bütün sistemlerimizle daha ileri gitmiş değiliz. Zaten hiç kimse daha ilerisine gidemez. [...] Müslümanların bu felsefi sistemini hepimiz, gerek başkalarının, gerek kendimizin zihnî erdem bakımından ne derece geliştiğimizi anlamak için pekâlâ bir ölçü olarak kullanabiliriz.
Sayfa 94 - GoetheKitabı okuyor
Reklam
Bunları ifade etmenin yolunu bulamıyorum. Bazen bana öyle geliyor ki bütün dünya, bütun hayat, her şey içimde duruyor ve sözcüsü olmam için feryat ediyor. Hissediyorum...ama anlatamıyorum...bunun ne kadar büyük bir şey olduğunu biliyorum ama konuştuğumda bir bebeğin ingaları gibi sesler çıkıyor ağzımdan. Duygu ve duyarlıkları, okuyan veya dinleyenlerin içinde benzer duygu ve duyarıklar oluşturacak şekilde sözle ya da yazıyla ifade edilmiş konuşmalara dönüştürmek büyük bir görev. Asil bir görev. Görüyorsunuz, yüzümü çimlere gömüp aldığım tek nefes bile binlerce hayal ve düşünceyle ürpermeme neden oluyor. Çünkü içime çektiğim her nefes, evrenin soluğu. Şarkı söyleyip kahkahalar atmasını, başarıyı ve acıyı, mücadeleyi ve ölümü iyi bilirim; yine de nasıl oluyorsa sadece çimlerin kokusu bile beynimde bazı görüntüler oluşturuyor ve ben bunları size, bütün dünyaya anlatmak istiyorum. Ama nasıl anlatacağım? Dilim bağlı. Şu anda çimlerin kokusunun bende yaratığı etkiyi size sözlerle dile getirmeye çalıştım. Ama başaramadım. Beceriksiz konuşmalarla bazı ipuçları vermek dışında bir şey yapamadım. Kendi sözcüklerim bana bile abuk sabuk geliyor. Ama öyle bir anlatma arzusuyla doluyum ki... Of..." .... "İmkânsız! Anlatılamaz bunlar! İfade edilemez!"
Sayfa 140 - Martin Eden/ Türk İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
“Şimdi sizden çok basit bir araştırma yapmanızı istiyorum. Google’a içedönük yazın ve görseller bölümündeki fotoğraflara bakın. Ne görüyorsunuz? Güleryüzlü, mutlu, enerji dolu bir fotoğrafa rastlayabildiniz mi?”
“Şimdi sizden çok basit bir araştırma yapmanızı istiyorum. Google’a içedönük yazın ve görseller bölümündeki fotoğraflara bakın. Ne görüyorsunuz? Güleryüzlü, mutlu, enerji dolu bir fotoğrafa rastlayabildiniz mi?”
Doğan Novus Kitap, “Önyargılar ve Bıktıran Klişeler” bölümü
Reklam
“ “Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız İçin kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim? Not: Kedim öldü de.”
...sizin kendinize dair imgenizi yavaş yavaş değersizleştiriyor mu?Onu mutlu etmeye çalışırken,kendinizi bir hiç olarak,işe yaramaz biri olarak mı görüyorsunuz? Başkaları,aileniz,çevreniz sizin kuşkularınızı ve kaygılarınızı anlamıyorlar ve eşinizi model bir eş ya da koca olarak mı görüyorlar?Kendinizi aşağışanmış mı hissediyorsunuz,partneriniz kimi zaman size bu aşağılamadan yararlanıyor izlenimi mi veriyor? Hiç dostunuz yok mu ya da pek az mı var;sizi yavaş yavaş onlardan uzaklaştırdı mı?Evde ve dışarıda çok farklı mı davranıyor? Her eleştiriye karşı hırçın mı,sorgulanmayı,büyük ya da küçük hatalarını kabul etmeyi beceremiyor mu?Sizi her konuda ve bir hiç yüzünden sürekli suçluyor mu?Ne yaparsanız yapın onu memnun edemeyeceğiniz duygusu içinde misiniz?Bununla birlikte,giderek daha ender de olsa,zaman zaman yeniden nazik,kibar biri oluyor mu? Eğer öyleyse,ilişkinizin sapkın bir zeminde gelişiyor olması mümkündür.
Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları.Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
Sayfa 59 - Domingo YayınlarıKitabı okuyor
“Benim burada ne işim var?” Diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerinin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim??
Sayfa 59 - DomingoKitabı okudu
Reklam
Görüyorsunuz ki en önemli ve en verimli ödevimiz, ulusal eğitim işleridir. Ulusal eğitim alanında ne karşılığında olursa olsun, tam bir başarıya ulaşmak gerektir. Kurtuluş ancak bu yolla olur.
Sayfa 17
Tanrı adına, işte layığın bu senin. Tanrı mı? Bunu o kadar istemiyordu o, dostum. Sevilsin istiyordu yalnızca. Elbet onu seven kimseler vardır, Hıristiyanlar arasında bile. Ama sayılıdır onlar. O, bunu öngörmüştü zaten, mizah duygusu vardı onda. Petrus, bilirsiniz, korkak Petrus, inkâr eder onu: “Ben bu adamı tanımıyorum... Ne demek istediğini anlamıyorum senin... vb.” Gerçekten ileri gidiyordu! Ve o, bir sözcük oyunu yaptı: “Petrus’un üzerine kilisemi kuracağım.” Alay daha ileri götürülemezdi, öyle değil mi sizce? Ama hayır, onlar hâlâ baskın çıkıyorlar! Görüyorsunuz, sorunu iyi biliyordu o. Sonra da, onları, ağızlarında bağışlama, yüreklerinde hüküm olmak üzere, yargılamaya ve mahkûm etmeye bırakarak ebediyen çekip gitti.
Düşünceli görünüyorsunuz Turgut. Ne korkunç bir iftira. Beni mi düşünceli görüyorsunuz? Hiç âdetim değildin: düşünmem.
Sayfa 555
"Günün sonunda aynanın karşısına geçtiğinizde kendinizden başka kimseniz olmadığını görüyorsunuz. Bu yüzden bırakın insanların ne yaptığını, ne söylediğini... Her koşulda kendinize iyi davranın ki yegâne dostunuzu, kendinizi kaybetmeyin."
Sayfa 190Kitabı okudu
"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.