Takriz
Hikaye meşhurdur: Zamanın birinde su, ateş ve ahlak dostluk kurmuşlar. Bir gün ormanda dolaşmaya çıkmışlar fakat bir müddet sonra içlerine bir korkudur düşmüş. Orman çok büyük ve çok karmaşıkmış. Her türlü ihtimale karşı birbirlerini kaybederlerse nasıl bulacaklarını düşünmeye başlamışlar. Ateş ve ahlak, suya sormuş: "Kaybolursan seni nasıl bulacağız?" Su cevaplamış: "Nerede bir şırıltı duyarsanız ben oradayım." demiş. Sıra ateşe gelmiş. "Su seni yitirirsek ne yapalım?" diye sormuş. Ateş: "Duman gördüğünüz yerde ben varım." cevabını vermiş. Sıra ahlaka gelince cevabı şu olmuş: "Beni asla kaybetmeyin; eğer kaybederseniz bir daha asla bulamazsınız!"
Sayfa 7 - Tahlil Yayınları/ 18. BaskıKitabı okudu
Çoğullama
Biz kadınız, bilmeden seviyoruz bu kedileri... Seviyoruz, bir sevilme içgüdüsüyle... Bu bizim yüzümüzde ufacık çizgiler oluyor —acaba! Evet, çok değil, konuşurken düzeltiyoruz. Orayı burayı topluyoruz, yeriyse çocuklarımızı öpüyoruz... Ama biliyorsunuz ki gene de Hepimiz, işte hepimiz Bitmenin, tükenmenin yorgunluğu içinde. Gözler mi? tavana
Reklam
Narkissos’un kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı. Bu delikanlı kendi görüntüsüne öylesine vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe nergis adı verilmiş. Ama kendi yazdığı öyküyü böyle bitirmiyordu Oscar Wilde. Tatlı su gölünün kıyısına gelen orman tanrıçaları Oreas’ların onu bir acı gözyaşı kavanozuna dönüşmüş olarak bulduklarını yazıyordu Oscar Wilde. Neden ağlıyorsun? diye sormuş Oreas’lar. Narkissos için ağlıyorum, diye yanıtlamış göl. Ne var bunda şaşılacak, demiş bunun üzerine orman tanrıçaları. Bizler ormanlarda boşu boşuna onun peşinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğini yalnızca sen görebilirdin yakından. Narkissos yakışıklı bir genç miydi? diye sormuş göl. Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki? diye karşılık verdi iyice şaşıran Oreas’lar. Her gün senin kıyılarına gelp sularına bakıyordu! Göl bir süre sessiz kalmış. Sonra şöyle konuşmuş: Narkissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç fark etmemiştim ben. Narkissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum. İşte çok güzel bir hikaye, dedi simyacı.
Yalınlıktan ve dinginlikten yoksunuz. Karatavuk ise güzel dişisine serenat yapmaya gidip gitmemek için uç saat kafa patlatmaz, hemen gider. Hoşa gitsin gitmesin, hiçbiri "ya işe yaramazsa" diye bunu devlet meselesi haline getiriyormuş gibi görünmez. Ne uzun vadeli stratejiler geliştirirler ne de sonu gelmez akıl yürütmeler içinde kaybolurlar. Kuşlar kuşkusuz kuşku nedir bilmez ya da bu hissi çok az tanırlar. Aşk konusunda acaba kuşlardan mu ilham almalıyız? Bazı kişiler, buz kesen kış aylarında uyumak için kalbini durdurabilen orman kurbağasına benzer. Hüsrana uğrayan bir aşkın ardından sevmeyi bırakır, yeniden acı çekme korkusuyla artık bağlanmak istemezler. Oysa kuşların kalbi, asla atmaktan vazgeçmez.
Orman öç alır.
-Orman yukarda ne âlemde? Güzel mi yine? -Sizin zamanınızdaki gibi öyle muhteşem değil. Seyrekleşti, fazla ışık giriyor içine artık. -Seyrekleşti mi? Işık mı giriyor? (Yavaş bir sesle adeta ürkmüş halde) Bu tehlikeli bir durum! Korkunç sonuçlar çıkar. Orman öç alır.
Her insan ne büyük, ne meçhul ve ne karanlık bir orman! Hiç girilmemiş korkunç bir orman ki, türlü tehlikeler, türlü tuzaklarla dolu. İçine girince, ihtimal baştanbaşa güzel man­zaralar, hoş gölgeler, nefis kokularla mutlu olacağız; ama daha büyük ihtimal ki, ayaklarımızın altında gizli uçurumlar açılacak, karşımıza zehirli yılanlar, katil kaplanlar, kan içici sırtlanlar çıkacak. Yani tamamen bilinmezlik, tamamen sır ve tamamen tehlike...
Reklam
506 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.